Olmadan dalinda curuyenler burda toplaniyor

31 Aralık 2009

Kilo Fazlalığının Cinsel Yaşama Etkileri




Tüm dünyada giderek daha fazla insanda görülen kilo sorununun şeker hastalığı, kalp hastalığı, yüksek tansiyon, bazı kanserler, osteoartrit, sosyal problemler, erken ölüm gibi önemli sağlık sorunlarına yol açabildiği iyi bilinmektedir. Ancak, şişmanlığın cinsel yaşam üzerindeki etkileri çok fazla incelenmemiştir.Şişmanlık ile vucuttaki artmış yağ dokusundan çeşitli hormonların dönüşümü artar bu hormonal değişimle kişide cinsel bozukluklara yol açabilir. Ayrıca şişmanlık, cinsel bozukluğa yol açtığı bilinen yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, şeker hastalığı ve depresyon gibi durumlarla yakından ilişkilidir, fazla kiloların damarlar üzerindeki olumsuz etkileri aracılığıyla cinsel yaşamı olumsuz etkilediği de düşünülmektedir.Ayrıca, şişmanlık bireyin ruh halinide etkileyerek cinsel işlev bozukluklarına yol açabilir.

Yapılan çalışmalar, erkeklerde şişmanlık ile cinsel fonksiyon bozukluğu arasında ilişki olduğunu göstermektedir. Kilolu erkeklerde sertleşme sorunları görülme riskinin normal kilolu olanlara göre %30-%90 oranında daha yüksek olabildiği saptanmıştır. Ayrıca, sertleşme sorunu olan erkekler, böyle bir sorunu olmayanlara göre daha kilolu ve daha geniş bir bel çevresine sahiptir. Bu kişilerde yüksek tansiyon ve yüksek kolesterol düzeyleri bulunma olasılığı da daha yüksektir.

Kadınlarda şişmanlık ile cinsel işlev bozukluğu arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar çok az sayıdadır. Bazı çalışmalar kadınlarda kilo sorununun cinsel uyarılma ve tatmini olumsuz etkilediğini göstermiştir. Karın bölgesinde şişmanlığın yanı sıra yüksek kolesterol ve yüksek tansiyon gibi risk faktörlerinin bir araya geldiği metabolik sendromlu kadınlarda cinsel işlev bozukluğunun daha yaygın olduğu ortaya konmuştur. Bir çalışmada da özellikle genç yaştaki kadınlarda kilo arttıkça cinsel istek ve tatminde azalma eğilimi olduğu gözlenmiştir.

Kilo verilmesinin genel olarak hem erkeklerde hem de kadınlarda cinsel yaşamı iyileştirdiğini gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Orta derecede kilo vermenin (ortalama %13) cinsel açıdan kendini çekici hissetmeme, cinsel isteksizlik, çıplak görünmek istememe, cinsel ilişkide güçlük, cinsellikten kaçınma ve cinsel yaşamdan zevk almama gibi bir çok alanda iyileşme sağladığı gösterilmiştir. Ayrıca, kadınlarda kilo sorununun tedavi edilmesinin hamile kalma, gebelik süreci, kısırlık ve menopoz ile ilişkili risk faktörlerini de azaltabileceği bildirilmiştir.
Sonuc olarak daha sağlıklı bir hayat ve cinsel yaşam için fazla kilolarınızdan kurtulmanız gerekır. Bunun için öncelikle bir iç hastalıkları yada endokrinoloji uzmanı tarafından hormonal durumunuzun belirlenmesi ve sonrasında zayıflama tedavisine başlanması çok önemlidir.
0 comments

30 Aralık 2009

Güvenli Seks






Kimileri güvenli seksi ‘’eşinizin kesinkes eve gelmeyeceğinden emin olunduğu anda yapılan seks ‘’olarak tanımlayabilir,
ama güvenli seks farklı bir şeydir.

Güvenli seksi sadece cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak olarak ta algılamakta yanlıştır.

Güvenli seks bulaşıcı hastalıklardan veya fizyolojik rahatsızlıklardan korunmak , istenmeyen gebeliklerin engellenmesi , sosyal ve psikolojik sıkıntılara sebep olabilecek her türlü yer, zaman ,koşul ve kişi ile cinsel ilişkiden kaçınarak yaşanan ilişkidir.

En önemli kural cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmaktır.Bu hastalıklar basit bir enfeksiyondan, hayatımızı tehdit edebilecek AİDS e kadar uzanan geniş bir yelpazede yer almaktadırlar.Bazen hayat boyu kalıcı izler bırakabilecek mesela kısırlık oluşturabilecek veya en olmadık zamanlarda kondilom siil gibi karşımıza çıkabilecek sorunlar oluşabilir.Basitte olsa cinsel yola bulaşan bir enfeksiyon için doktora gitmek sıkıntılı bir süreçtir özelliklede hanımlar için.
Ne yazık ki her kadının düzenli sağlık kontrolü şansı da yoktur. Ayrıca toplumsal baskı sebebi ile cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların tedavi süreci de kişiye psikolojik rahatsızlık verebilir. Özellikle kadınlar bu hastalıkları aşağılayıcı bulup , paylaşmak istemezler.

Bu tip bir sıkıntıyla karşılaşmamak için ;
1-mutlaka mutlaka prezervatif kullanınız
2-mesleği cinsel ilişki olan kişilerle (hayat kadınları ile ilişkiden kaçınınız)
3-tek eşli olunuz.
En ideali de evli olup sadece eşi ile cinsel ilişki yaşamaktır.evlilik öncesi zaten kanunui olarakta her iki taraf için bulaşıcı hastalık kontrolleri yaptırılmaktadır.

Güvenli seksin diğer bir şartıda istenmeyen gebeliklerden korunmaktır.

Oluşabilecek istenmeyen bir gebelik her iki taraf içinde sıkıntı yaratacaktır.Bazılarıda gebelik yüzünden uygun olmayan evlilik yapacak hayat boyu mutsuz olacaktır.Evli iseniz planlar bozulabilecek, maddi olarak hazır değilseniz sıkıntı yaşanacaktır.Eğer kürtaj gibi bir yolu seçersenizde bu tüm yaşantınız boyunca kalıcı duygusal sorunlar yaratabilir.Eğer evli değilseniz zaten bu sorun kabusa dönüşecektir.Gebelikten korunmanın 3 yolu vardır a-hormon(haplar,iğneler b-spiral c- kondom-prezervatif d- seksten uzak durmak(bunu kimse istemez tabiî ki)
Yanlış bilinen geri çekme,dışarı boşalma, takvim hesabı her zaman bir yerde sorun yaşatmaktadır.

Gebelik kaygısı her iki taraf içinde seksin içinde dahi isteksizlik yaratmaktadır, özellikle gebe kalma kaygısı yaşayan güvenli seks yapmayan kadınlarda orgazm olma şansı düşmektedir.
Kadınlar biyolojik ve sosyal nedenlerle güvenli cinselliğe daha duyarlıdır.Gebe kalma kaygısı ile cinsel ilişki yaşayan bir kadın yaşadığı ilişkiden haz alamaz.

Gebelikle ilgili bir başka rizikoda gençlik yıllarında yaptığınız ve farkında olmadığınız bir hata yıllar sonra mutlu bir yuva kurduğunuz,işinizin başarı noktasında iken, evliliğiniz güzel giderken kucağında size ait bir çocukla ortaya çıkan eski sevgiliniz veya tek gecelik kaçamak yaşadığınız bir bayan sanırım en büyük kabus olacaktır.

******************************
kadın: ben güvenli seksi tercih ediyorum.
adam: güvenlik mi çağırayım?
******************************
Sosyal ve ahlaki açıdan uygun olmayan bir birliktelik de güvenli cinsellik sınırları dışında kabul edilmelidir. İnsan nefsi her şeyi ister, sonrasını düşünmez, Başarılı , erdemli insan bu duygularını kontrol edebilen yere, koşula zamana uygun hareket edebilen kişidir.
Uygun olmayan bir kişi ile yaşanacak bir cinsellik sadece size değil karşı tarafada sıkıntı yaşatabilecektir.Bu ilişki sadece sizinle partneriniz için değil sizin ve onun yakın çevresi içinde sorun olabilecek ve birçok kişiye mutsuzluk yaşatacaktır. Karşı taraf bir zaafa hataya düşmüş ve sizi ilişkiye davet etmiş ise bile sizin bu hataya düşmemeniz veya onun hata yapmasını önlemekte görevinizdir. sonunda kişinin duygusal ve Pişmanlık duyacağınız her türlü cinsel ilişkiden kaçınarak ve korunarak kendinize sağlıklı bir cinsel yaşam edinin!

Güvenli seks için kaçınılması gereken en riskli davranışlar


.
*Prezervatif kullanmadan cinsel ilişkiye girilmesi

* Sık cinsel eş değiştirmek, birden fazla cinsel eşe sahip olmak, cinsel eşin birden fazla cinsel eşinin olması


* seks işçileri ile cinsel ilişkide bulunma

Güvenli seks için riski azaltan faktörler

*Sadece her zamanki eşinizle ilişkide bulunun
* plansız gebelikleri önlemek için size uygun bir korunma yöntemi seçin.


* Düzenli olarak doktora gidin ve kontrollerinizi yaptırın.
* Enfeksiyon kapmışsanız , tedaviyi geciktirmeyin.

Sağlıklı seksin yolu tek eşlilik ve evlilikten geçer

Unutmayınız Güvenli seks ile performansınız artar.
0 comments

19 Aralık 2009

Babezilla- Dünyanın en uzun modeli (Bonus)

0 comments

ADA: Zombilerin Düğünü



Türkiye'nin ilk zombi filmi, 29 Ocak'ta sinemalarda...
0 comments

11 Aralık 2009

Yoğun İstek Üzerine

0 comments

10 Aralık 2009

Askere Gidecekler İçin Moral Videoları

Hürriyet Video'larını izlemek için Flash 7 veya daha yüksek eklenti yüklenmeniz gerekmektedir. Yüklemek için tıklayınız!!!




Bu da Bonus

0 comments

Asker Gidecek Geri Gelecek

1 comments

O simdi askerr



ah spartacus ah..
0 comments

1 Aralık 2009

Acı Umut

Kocasının iktidarsız olması nedeniyle onu terk eden Bulgar Deşka'nın yuvasına geri dönmesi çağrısında bulunmak için Acı Umut programına gelen kocasının dramı





yalçın çakır'ın "yalan testi" programına katılan murat, arkadaşı naim'in hem gay hem jigolo hem de kadınları ağına düşüren bir düzenbaz olduğunu cümle aleme ilan ediyor.

"Kendini itiraz etme sen jigolasın!"

0 comments

28 Kasım 2009

Hayvan Hakları

VURUN SAHİPSİZ HAYVANLARA

Meriç Kiremitçi – İlkan Koyuncu**

İnsanoğlunun en yakın dostları olarak addedilen hayvanları, bugünlerde bir arabanın arkasına bağlı olarak sürüklenir vaziyette veya müzik kliplerinde yarı baygın şekilde görmek mümkün. Kimi zaman sevgisini hoyratça gösteren insana karşı çaresiz kalan hayvanlar, ne yazık ki basiretsiz yasalar karşısında da bir o kadar korunmasızlar.

Hayvanların Hukuki Durumu

Korunmasız olarak nitelendirdiğimiz hayvanların hukukun neresinde bulundukları, pratik anlamda değil de hukuki bağlamda korunmalarının ne şekilde olacağı, tartışmalıdır. Hayvanları korumanın teoride iki farklı nedeni vardır:
• hayvanın canlı bir varlık olarak kabul edilip insanlar gibi yaşama “hakkı” olduğunun düşünülmesi
• doğal zincir ve ekolojik denge gözetilerek insanlığın devamı için hayvanlara ihtiyaç duyulması

İlk nedenin geçerli olabilmesi için hayvanların hak sahibi olduğunun kabul edilmesi gerekir. “Hak, birey olmak, irade ve hukuki güvence kavramlarının toplamıyla izah edilebilir”.1 “Hukukta hak ehliyetine sahip varlıklara kişi denir.”2 Kişiler de Medeni Kanun’a göre tüzel ve gerçek kişiler olmak üzere ikiye ayrılır. Gerçek kişi ifadesiyle yalnızca insan kastedilmektedir. Medeni Kanun’un 28. maddesine göre kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer. “Hukukumuz ceninin ehliyetinin, geciktirici koşula bağlı bir ehliyet olduğunu kabul etmektedir”.3 Bu bağlamda hayvanlar, kişi olarak kabul edilmediğine göre, hayvanların hak sahibi olmalarının da mümkün olmadığı düşünülebilir. SUNGURBEY’e göre; “Cenine nasıl bağımsız yaşama hakkı (sınırlı hak ehliyeti) tanıyorsak ve bu sınırlı hak ehliyetinin varlığı ananın yaşama hakkının ‘zaruret’ durumunda tercih edilmesini engellemiyorsa, hayvanlara da bağımsız yaşama hakkı ve dolayısıyla ‘sınırlı hak ehliyeti’ tanımamız gerekir. Bu durum, insan hayatı ile karşılaştırıldığında ve özellikle zaruret hâlinde, insan hayatının üstün tutulmasını engellemeyecek, ne var ki hayvanlarda deney ve avcılık facialarını engelleyecektir.”4
Türk Hukuku, doğal zincir ve ekolojik dengeyi gözeterek, insanlığın devamı için hayvanların korunması gerekliliğini kabul etmiş ve hayvanları birey olarak değil tür olarak koruma yoluna gitmiştir. Bu hususu kanunlarda açıkça görmek mümkündür. Ancak hayvanlarla duygusal bağı olan, onları ailelerinin bir ferdi olarak nitelendiren hayvan severlerce, hayvanların sadece ‘tür’ veya ‘mal’ kapsamında korunmasının kabul edilemeyeceği aşikârdır.

Türk Ceza Kanunu’nda Hayvan Kavramı

765 sayılı Eski Türk Ceza Kanunu’nun 577. maddesi, hayvanlara kötü muamele başlığı altında sahipsiz hayvanları koruma altına almıştı. Her ne kadar ceza caydırıcılıktan uzak, hafif para cezasından ibaret olsa da, sahipsiz hayvanlara kötü muamelede bulunanlara karşı yargı yolu açık idi.
5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu’nda ise hayvanlara yönelik suçlar, 151/2, 181/4, 182/2 ve 226/4 maddelerinde düzenlenmiştir. Sahipli hayvanlara yapılan kötü muamele, sahibinin şikayetine bağlı olarak cezalandırılmakta iken, sahipsiz hayvanlara yapılan kötü muameleye karşı herhangi bir cezai müeyyide öngörülmemiştir. 5237 sayılı TCK’nın 151. maddesinde “mala zarar verme” başlığı altında yapılan düzenleme hayvanı açıkça bir eşya, bir mal gibi değerlendirmiş ve hayvanın bir değeri olduğunu kabul edip, değerinin azalmasına sebep olana da cezai yaptırım öngörmüştür.
TCK’nın 181 ve 182. maddelerinde ise çevreye karşı suçlar başlığı altında ve ayrıca 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda hayvanlar ‘tür’ kapsamında, doğanın ve çevrenin bir parçası olarak ele alınmıştır. Hayvanların üremesine engel teşkil edebilecek ve doğal özelliklerinin değişmesine neden olabilecek faaliyetler için cezai yaptırım öngörülmüştür. Bu yasalar ışığında her ne kadar sahipsiz hayvanların da koruma altında olduğunu düşünmek mümkün olsa da, zararın tespit edilip, sorumluların cezalandırılması oldukça düşük bir ihtimaldir, zira buradaki ‘hayvanın zarar görmesi’ kavramı dolaylı olarak ele alınmakta, ve ilgili madde hayvanların korunması konusunda işlerliğini önemli ölçüde yitirmektedir.
TCK’nın 236. maddesinde ise müstehcenlik başlığı altında “şiddet kullanarak, hayvanlara, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yollardan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntü içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” ifadeleri yer almaktadır. Bu maddeyle hayvanların cinsel obje olarak kullanılmasının önüne geçilmek istenmiştir.

5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu

2004 yılında AB’ye uyum yasaları çerçevesinde yürürlüğe giren 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, sahipsiz hayvanları korumakta fakat bu koruma Ceza Kanunu kapsamında yer almadığından yetersiz kalmaktadır. Bu yasayı ihlal edenler suç işlemiş sayılmamaktadır ve cezaları mahkeme tarafından değil Çevre ve Orman Bakanlığı’nca verilmektedir. Belki de en önemlisi, söz konusu yasaya aykırı davrananların bu davranışı, adli sicil kayıtlarına işlenmemektedir. Başka bir deyişle, yüzlerce sahipsiz hayvanı öldüren, işkence eden bir cani bile sadece idari makamlar tarafından kesilen idari para cezasını ödeyecek, savcılıktan temiz kâğıdı aldığında ise adli sicil kaydında her hangi bir emareye rastlanmayacaktır. Yaptığının bilincinde olmayan vurdumduymaz kişilerce katledilen, tecavüze uğrayan, aç susuz bırakılan hayvanlar, yasa değişip ciddiye alınabilir hâle gelene kadar belki de aynı merhametsiz kişilerden aynı muameleleri görmeye devam edeceklerdir.
5199 sayılı Kanun’da eleştirilmesi gereken bir diğer nokta da, hayvanlara yapılan kötü muameleye karşı savcılığın re’sen takip etme yetkisinin olmamasıdır. Bu da demek oluyor ki sahipli hayvanlar bir eşya muamelesi görerek, sahiplerinin şikayetine bağlı olarak, kendilerine hissiz, içgüdüsüz canlılarmış gibi davrananların cezalandırılmaları sağlanabilecek; sahipsiz hayvanlar ise genel olarak 5199 sayılı kanunun 6. maddesi ve TCK’nın çevre korunması hükümleri altında korunmaya (belki de korunamamaya) çalışılacaktır. En basit örnekle kendi evcil hayvanına kötü muamelede bulunan kişilere karşı, yürürlükteki Ceza Kanunu ışığında müdahele edilememektedir. Yasa mevcut hâliyle eleştirilmekte ve hayvan koruma dernekleri tarafından Ceza Kanunu’nun kapsamına alınması için çeşitli çalışmalar ve girişimler yapılmaktadır. Hayvanlara yapılan kötü muamelenin kabahat olarak değil, suç olarak nitelendirilmesi istenmektedir.
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu AB uyum yasaları çerçevesinde çıkarılması sebebiyle de bir çok eleştiriye maruz kalmaktadır. Bu konuda HEKİMOĞLU tepkisini “... Kanun geçen sene uzun uzadıya komisyonları aşıp, nihayet Genel Kurul'da kabul edildiği için, bundan böyle bizim hayvanların da tıpkı Avrupalı ve ABD'li türdeşleri gibi 'sui generis' bir yasaları olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyip, artık bu duyarlı alanda da tam bir Batılı görüntüye kavuşmamızın zevk ü sefasını huzur içinde sürebiliriz. ... Kanuna göre, hayvanlara kasıtlı olarak kötü davranmak, acımasız ve zalimce işlem yapmak, dövmek, aç ve susuz bırakmak, aşırı soğuğa ve sıcağa maruz bırakmak, fiziksel ve psikolojik acı çektirmek suretiyle muamele edenlere hayvan başına 250 milyon lira idari para cezası verilecek. Kanun koyucu tarafından öngörülen şu cezaya bir bakın. Hayvanların biyolojik ve manevi varlığına karşı kasten gerçekleştirilen, canice bir eyleme karşı uygun görülen bu trajikomik para cezası, her şeyden önce hukuk tekniği açısından cezanın sosyal amacı olan özel ve genel önleme hedefleriyle hiçbir surette bağdaşmıyor.”5 şeklinde ifade etmiştir. Mevcut kanunun değişmesi için büyük çaba harcayan ŞENPOLAT ise; “...Ben 5199 sayılı yasanın uygulanmaması için çabalıyorum çünkü bu yasa uygulandığı zaman en iyi olasılıkla 250 milyon lira ile 1 milyar lira arası idari para cezası kesiliyor..zaten çoğunlukla da faili bulamadığınız zaman bu kabahat yapanın yanına kâr kalıyor..hattâ hayvan ölürken bile devlet para kazanıyor , bu işkence yapıldığı için…böyle bir tezat olabilir mi? Canın değerini hangi parayla geri getirebilirsiniz?6” cümleleriyle yasadaki aksaklıkları belirtmiştir.

Hayvan Haklarının Diğer Ülkelerde Korunması

Ülkemiz, hayvan hakları konusunda oldukça yavaş hareket etse de özellikle batılı medeniyetler bu konunun ehemmiyetini çok eski yıllarda kavramış ve çeşitli önlemler almıştır. 15 Ekim 1978 tarihinde UNESCO Merkezi’nde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi herhangi bir bağlayıcılığı olmamasına rağmen hayvanlara verilmesi gereken değerin altını çizmiştir. Bu beyannameye göre bütün hayvanlar, eşit haklara sahiptir ve bütün hayvanlara saygı gösterilmelidir.
Hayvan hakları konusunda en çok çaba sarfeden ülkelerden biri Almanya’dır. Avrupa Birliği’ne üye ülkelerden ilk olarak Almanya’da, hayvanların korunmasına ilişkin hükümler Anayasa’da yer almıştır (Grundgesetzartikel 20a). 1871 yılında Ceza Yasası’nda yapılan değişiklikle hayvanlara eziyet ve işkenceyi yasaklayan Almanya’da, Nisan 2008’de hayvan severler ve hayvan koruma dernekleri tarafından emsalsiz olarak nitelendirilen bir karara imza atılmıştır. ‘Berlin Tiergarten Sulh Hukuk Mahkemesi’ ’nin verdiği karara göre, kedisini 5. kattan atarak ölümüne sebebiyet veren sanık, işlediği fiilin ağırlığının farkında olmaması, ayrıca bundan çok da pişmanlık duymadığı izlenimini vermesi de göz önünde bulundurularak, ‘Hayvan Koruma Kanunu’ (Tierschutzgesetz) § 17 ‘ye göre yedi ay hapis cezasına çarptırılmıştır.7 Bu cezanın, bu tür hunharca davranışlarda bulunmayı alışkanlık hâline getirmiş kişiler için oldukça caydırıcı olduğu ortadadır
1986 senesinde ise Hayvanları Koruma Yasası ile “İnsanın bir ‘türdeşi’ olan hayvanlar için sorumluluğu” yani hayvanın insanla türdeş olma (Tiere sind Mitgeschöpfe des Menschen) kavramı tanınmıştır. Alman Medeni Kanunu’ nda (BGB) 20 Ağustos 1990’ da yapılan bir değişiklikle de özel hukuk alanında hayvan hakları ön plana çıkarılmış (TierVerbG ) bu değişiklikten sonra § 90/a ile hayvanların ‘mal’ olarak kabul edilemeyeceği ve özel kanunlarla korunmaları gerektiği hüküm altına alınmıştır.
İsviçre’de, özellikle 1980’li yıllarda yayımlanan, hayvanlara yapılan kötü muamele konulu makalelerin de etkisiyle yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu’ndan sonra, İsviçre Ceza Kanunu’nda esas olarak hayvan haklarıyla alakalı normlar yer almamıştır. Buna rağmen insan – hayvan ilişkisine yönelik hükümler bulunmaktadır. 2003 yılına kadar İsviçre Ceza Kanunu’nda eşya sıfatını haiz olan hayvanlar için bu dönemin sona ermesi, hayvan ve cansız eşya arasındaki farkın tanımlanması ve İsviçre Hukuk düzeni açısından gerekli olduğunun kabul edilmesiyle gerçekleşmiştir.
Fransız Ceza Kanunu’nda konu, diğer kanuna aykırılıklar (autres contreventions) başlığı altında, sahipli – sahipsiz hayvan ayrımı yapılmadan incelenmiştir. 654. madde hayvanlara kötü muameleden başlayarak hayvan yetiştiricilerinin sorumluluklarını, hayvanların taşınmasını, kesimini, gösterilerde kullanılmasını ayrı ayrı düzenlemektedir. Aynı kanunun 655. maddesi de hayvanları kasten öldürme başlığı altında düzenlenmiş ve yine sahipli – sahipsiz tüm hayvanları aynı ölçülerde kapsamına almıştır.
Amerika’da da benzer bir uygulamayı görmek mümkündür. Birçok eyaletin ceza kanunu, hayvan haklarını da korumaktadır. Kalifornia Ceza Kanunu, sahipli, sahipsiz hayvan ayrımı yapmadan 597. maddesinde, hayvanlara zulüm (Cruelty to Animals) başlığı altında, hayvanlara yapılan kötü muameleyi tecziye etmekte, diğer fıkralarda ise hayvanların taşınmasını ve petshopları düzenlemektedir.

“…belki bu yasa değişir…”

Ne yazık ki, günümüz Türkiye’sinde hayvan haklarının asıl amacı hayvanları birey olarak korumak değildir. İnsan, hayvanı ya bir mal ya da doğanın bir parçası (bir tür) olarak nitelendirmektedir. Zaten asıl sorun da insan ve çevre arasındaki ilişkinin sadece ekonomik değerler üzerine kurulu olmasıdır. Toprağın, ormanın, akarsuyun nasıl ekonomik değeri varsa, hayvan türünün de o denli değeri vardır. İnsan, yaşamını idame ettirebilmek için çevreye ve doğal dengeye ihtiyaç duyar. Hayvanlar da ekonomik değerlerinin yanında doğal dengenin unsuru olduklarından korunmaları zaruridir.
Öbür taraftan, insan topluluk hâlinde yaşayan bir varlık olduğundan, bir takım kurallara ihtiyaç duyar. “Hayvanları Koruma Kanunu da hayvanları hak sahibi olarak görmez, insan ve kuruluşlara görevler ve sorumluluklar yükleyerek insan davranışlarını düzenlemeyi amaçlar. Hayvan haklarının muhatabı olan hayvan değil neticede insandır.” 8
Eğer bir gün hayat üstündeki diktatörlüğümüzden vazgeçer, hayvanların sadece bizim refahımız için değil de onların da bu dünyayı en az bizim kadar paylaşmaya hakları oldukları için var olduklarını özümsersek, belki bu yasa değişir. Belki o zaman hayvanları araba arkasında sürükleyenler, kediyi duvara çivileyip ameliyat edenler, canı sıkılınca sokak hayvanlarını kendine eğlence edenler, idari makamlar tarafından değil de mahkemeler tarafından cezalandırılır…
0 comments

27 Kasım 2009

Yaşam Hakkına Saygı

Kediyi kesip int de yayinlayan kiz ve ailesi hakkinda sorusturma acilip gereginin tum ilgili kuruluslarca yapilmasi.





Istanbul Valiligi Yuksek Makamina, Ekteki linklerde bulunan resim ve kisisel bilgilerin dogrulugu tespit edildikten sonra, acilen asagidaki hususlarin yerine getirilmesini talep ediyoruz. 1. Il Emniyet Mudurlugu Cocuk Subesince resimler ve olay konusunda istihbari calismalar yapilarak isim, olay ve adres tespitinin yapilmasini, sorusturma acilmasini talep ediyoruz. 2. Il Emniyet Mudurlugu Toplum Destekli Polis Burosunca, istihbari calismalar neticesinde ogrenilecek bilgiler isiginda, kediyi kesen kizin bilgilerine ulasip sorusturma acilmasini talep ediyoruz. Ayrica cekimleri yapan kisinin de ayni sekilde tespit edilmesini talep ediyoruz. 3. Istanbul Il Cevre Mudurlugunun 5199 sayili Hayvanlari Koruma Kanunu geregi hayvana uygulanan vahset ve iskenceye iliskin sorusturma acmasini, idari para cezasi vermesini talep ediyoruz. 4. Istanbul Il Muftulugunun kimligi tespit edilmis olan bu kizin ailesi ve yekinlarinin bulundugu bolgedeki camilerdeki hocalara vaaz ve hutbe verilmesini talep ediyoruz. Ayni zamanda HKK uyesi de olan mutfulugun bu konu gorevidir. 5. Il Sosyal Hizmetler Mudurlugunce kizin kimliginin belirlenmesinden sonra gerek aileye ve gerekse kiza hastane ortaminda tedavi uygulanmasinin saglamasini talep ediyoruz. 6. Bu kiz tarafindan ayni vahsetin bir baska cocuga, buyuge, anne ve babasina da yapilmasi olasilginin yuksekligi nedenyile, Il Saglik Mudurlugunun devreye girip, tam teshis konuncaya kadar hastane ortaminda tutulmasinin saglanmasini talep ediyoruz. Yukardaki hussulara 4982 ve 3071 sayili yasalar geregi bilgi ve cevap verilmesini emir ve musaadeleriniza saygilarimla arz ederim.
Teşekkürler.

Haberi görünce kan beynime sıçradı. Gerekenin yapılabilmesi için mümkün olduğunca fazla imza toplanması gerekiyormuş.

http://www.sessizkalmasucaortakolma.com/dilekce/dilekce_detay.asp?id=216
0 comments

Mutlu Yıllaar! Pardon İyi Bayramlar...



Sevgili Denk mi? okurları hepinizin yeni yılı mübarek olsun.
1 comments

Keep clubbing

1 comments

26 Kasım 2009

Bir kus kondu pencereme, aldim onu iceriye


Piuu.. ne zamandir duruyordu hd'min kuytu koselerinde. bunca zaman bekledigime yazik. halbuki en guzel duygularin filmiymis, film gibi filmmis. izlemeyen varsa hemen izlesin kankiler. izlemeyenlerin cuku, izleyenlerin gotu dussun insallah.
0 comments

25 Kasım 2009

Beyin gocu



Genclerimizin beyni gittikce gocuyor. yalniz iyi mi oluyo, kotu mu oluyo ben anlayamadim. Anlayan varsa beri gelsin.
0 comments

24 Kasım 2009

Sweet disposition

tam oldies but goldies hesabi olmus, o deilde benim fi tarihinde bi suru fotograftan olusan helena arsivim vardi, ne zaman ve ne sekilde hangi kotu ellere dustu yillardir merak ederim, bi turlu isin icinden cikamadim. Bide bu helena'nin chris isaak'le bole sahilde kendilerini ordan oraya attiklari klasik olmus bir klip vardir onuda veriyorum bonus olarak. Ulan bu Isaak'te iyi is yapiyodu ha klip mlip ayagina laetitia'yi flnda oynatmisligi vardi serefsizin. Keske bos belesligi kendime meslek secicegime sarkici olsaydim, cok pismanim abiler.

0 comments

23 Kasım 2009

Faget !!!

0 comments

Arada Yastık Var Mı?



İki gündür aklımı kurcalayıp duruyor; kadını var çoluğu var çocuğu var, böyle bir olaya nasıl izin verilir? Aşk-ı Memnu dizisinde 5 dakikalık sevişme görüntüsü için ortalığı ayağa kaldıran RTÜK neden bu 90 dakikaya sessiz kalıyor? İsyan etmemek elde değil gerçekten. Ha bir de arada yastık var mı, o da önemli


Bir çift lafım da Beşiktaş'a, kardeşim bir tane atılır hadi iki taneye de eyvallah ama niye üç tane atıp insanları rencide ediyorsun. Ayıptır ayıp biz şimdi fenerbahçeli arkadaşlarımızın suratına nasıl bakacağız...
1 comments

22 Kasım 2009

Yurdumdan ingilizce kareler

come on chicks

key serağ serağ vatervır vil bi

dı füçırs nat ağurs tu si

key serağ serağ

1 comments

21 Kasım 2009

Kotu dahada kotu olacak..



bunun bide yeni versiyonu var, daha gecen hafta televizyonlara dustu ama bi turlu bulamadim, bi bulan olursa cok makbule gecer.
0 comments

Smack that


smack that, all on the floor
smack that, gimme some more
smack that, 'till you get sore
smack that, ooooo

benim kucuklugumude 2.40-2.45nci saniyeler arasinda demir parmakliklar arkasinda gorebilirsiniz. off off kaderimse cekerim, cilemse guler gecerim arkadas napalim
2012 cok bekletmeden gel lutfen
1 comments

16 Kasım 2009

Dumani ustunde cok taze Banu Guven

0 comments

Kompileysin

komploya kurban giden buba



kompleye kurban giden figen

1 comments

Menage a trois




video video ustune geliyor, iste karsinizda amerikayi ayaga kaldiran o sahne! ben simdi ona sokuyim, haftayada buna sokarim dizisi gossip girl'in son vukuatinin grup seks oldugunu okudugumda isin acikcasi benide tatli bi heyecan almisti yalniz uclu uclu diyip diyip altindan bu osuruk sahnenin cikmasi buyuk hayal kirikligi oldu. Neyse amerikanin kalkacagi varmis diorum ve geciyorm. gecmeden once sarkinin, benim gibi begenenler icin, anya marina'nin whatever you like coveri oldugunu belirtmek isterim.

xoxo gossip girl
0 comments

15 Kasım 2009

Ajdar'ın muhteşem dönüşü +18

1 comments

13 Kasım 2009

Karate Kamil

2 comments

12 Kasım 2009

Misafir ol gel bana börekler açayım sana

2 comments

10 Kasım 2009

Ara Beni Boya Beni

1 comments

9 Kasım 2009

Ukrayna'da domuz gribi eylemi


Kiev’deki Bağımsızlık Meydanı’nda toplanan FEMEN isimli kadın hareketinin üyeleri, hükümeti uyguladığı politikalarla Ukrayna halkı arasında korku ve endişe yaratmakla suçladı.

Ukrayna Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan verilere göre, ülkede Ekim ayından bu yana Domuz gribi virüsünün yol açtığı grip salgınına 930 bin kişi yakalanırken, bu hastalardan 144’ü hayatını kaybetti.

Yaşanan panik havasının etkisiyle ülkede olağanüstü hal ilan edilerek, 17 Ocak’taki devlet başkanlığı seçimlerinin ertelenebileceği söylentileri dolaşmaya başladı.
(Yakında bizde de böle bi eylem yapılırsa şaşırmam ama bu kadar etkili ve estetik olucanı sanmıyorum)
1 comments

8 Kasım 2009

Bu terlik tam benlik



inanilmaz ortamlar, inanilmaz sarki, inanilmaz klip.
0 comments

2 Kasım 2009

Taktik

Fm'yi orjinal alicak kadar seven, ama futbolun taktik yonunden biraz zayif kalan evcil avukat i icin ozel hizmet!

iste o inanilmaz taktik kitabi

100 kusur sayfa, hepsi piril piril kuse kagida basili bu inanilmaz kitap, cekilissiz, kuponsuz hemen simdi sizin olabilir.
veya olmayadabilir bilemiyorum.
neyse bu vesileyle piril'ada bi sarki gondermek istiyor deli gonlum

bak taktik yaptirtma bana
bilirsin ben alasini yaparim
oyle saf geldim ben sana
ihtiyac olursa raydan cıkarim
karpuz kabugunu getirtme aklima
cikmaz yoldan yol yaratirim
tavana vuran yeri dibe vurdururum
haberin olmaz aranan olurum

sana son kez haykiriyorum
gel ne olur gel
tas olan bile aska ibadet etmez mi?

0 comments

31 Ekim 2009

Saatli bomba ercan

Ozledim be Rafi


sen gittin ya yasantimin bir anlamı kalmadi
sen gittin ya pencereme bir kez gunes dogmadi
sen gittin ya senden sonra mutlulugum olmadi
senle gecen gunlerimin kiymetini bilmedim
0 comments

26 Ekim 2009

Padişahım Çok Yaşa

2 comments

Hain Alemler

3 comments

Yine Yeni Yeniden



Futbolcular değişiyor, teknik Direktörler Değişiyor, başkanlar değişiyor ama Galatasaray'ın Kadıköyde ki yenilgi serisi değişmiyor. 10 yıldır Kadıköy'de maç kazanamayan Galatasaray bu seferde evine boynu bükük döndü.

Fenerbahçe maç boyunca iyi koşup mücadele etti. Fb forvetleri son vuruşlarda biraz daha becerikli olsalar fark daha da açılabilirdi. Santrafor oynayan Kazım'ı beğendim. İlerde iyi top indirdi ve çok pozitif oynadı.Gs'nin geri ikilisini çok zorladı. Ortada Emre ve Cristian çok agresifti ve iyi alan kapattılar. Gökhan Gönül son maçlardaki formsuzluğundan sıyrılmış gibiydi. Artık Fenerde işi yok artık gitsin denilen Roberto Carlos ise savunma ve hücumda iyidi. Fener'in birçok atağında hücuma destek verirken, geride Keita'yı ise tecrübesiyle iyi durdurdu. Ve kaptan Alex De Souza yaptıklarıyla maçın kaderini etkiledi.

Galatasaray ise gerçekten kötü oynadı. Sahaya çıkarken yenilgiyi kabul etmiş gibilerdi. Son dakikada Aydın'ın köşeden vurduğu şut dışında Gs'nin başka gol pozisyonu yoktu. Hoş Baros'un erkenden sakatlanması GS için büyük şanssızlık oldu. Baros, Bilica gibi yavaş bir defans oyuncusunu çok fazla zorlayabilirdi. GS'nin orta sahası çok etkisizdi. Elano'nun sahada herhangibir olumlu hareketini göremedim. Eğer Dunga bu maçı seyretseydi Elanoyu mu yoksa başkasını mı milli takıma çağırırdı? Bilemiyorum.

Hakem Bünyamin Gezer iyi değildi bence. Penaltı pozisyonunda Leo Franco kırmızı kart görmeliydi. İkili mücadelelerdeki kararlarında fazlaca hata yaptık. Keita'nın kırmızı kartıyla ilgili konuşulacak birşey yok zaten. Ama maçı tv'de tekrar seyrederken birşeye dikkat ettim. Keita'nın su şişesi geldi diye yattığı pozisyonda Tvden gördüğüm kadarıyla Keita'nın yüzüne gelen birşey yok. Keita'nın 1-2 metre yanına su şişesi düştükten sonra kendini yere atıp şovunu yapıyor.

Olayların adamı Arda maç öncesi Cristian ile kavga ederek bu maçı da boş geçmemiş oldu. Arda maç boyunca çok kötü oynadı. Ama esas Arda futboldan çok uzaklaşmış. Sahada çok isteksizdi. Dünya sikime minare götüme der gibi saha dolaştı ve maçı hakemlere el kol hareketi yaparak geçirdi. İlk yarıda Gökhanla orta sahada girdiği bir pozisyon vardı hakem bu pozisyonda devam ettirdi ama Arda beş dakika boyunca 4. hakeme itiraz etti. Herif maçı bıraktı el kol hareketleriyle hakeme itiraz etti de etti. Gördüğüm kadarıyla kaptanlık Arda'ya ağır gelmiş.

Son olarak Guiza ise kendisinin geliştirdiği derbilerde boş kaleye gol kaçırma rituelini bozmadı. Ulan be okçu daha ne diyeyim ki ben sana
2 comments

23 Ekim 2009

Emine ninenin en büyük aşkı Beşiktaş



Futbol fanatikliği genç yaşlı dinlemiyor. İşte buna bir örnek. Avcılar Ambarlıda oturan 77 yaşındaki Emine Aluç isimli nineyi hasta yatağında yaşama bağlayan tek tutku Beşiktaş futbol takımı. Beşiktaş, Emine ninenin adeta yaşam kaynağı olmuş.

Avcılar Ambarlı mahallesindeki Emine ninenin Beşiktaş aşkı duyanları şaşkına çeviriyor. Bu öylesine bir aşk ki Emine nineyi hayata bağlıyor, bazen de yataklara düşürüyor.

Avcılar Ambarlıda oturan 77 yaşındaki Emine Aluç, isimli nineyi hasta yatağında yaşama bağlayan tek tutku Beşiktaş futbol takımı. Beşiktaş, Emine ninenin adeta yaşam kaynağı olmuş. Onun için yaşamın anlamı Beşiktaş. Geçen yıl çiftte kupa alan Beşiktaş’ın bu yıl lige iyi başlayamaması Emine nineyi yataklara düşürmüş. Ayakları tutmayan ve koltuk değnekle ancak gezebilen Emine ninenin içindeki Beşiktaş sevgisi öylesine farklı ki bunu ancak Emine nineyle konuştuğunuzda anlamanız mümkün. Emine nine bakın kalbindeki Beşiktaş sevgisi için neler anlatıyor, Beşiktaş’ın zirveye çıkması için Mustafa Denizliye neler söylüyor. Hangi futbolcuları almasını tavsiye ediyor.
İKİ ZENCİ ALSIN
Emine nine başta Beşiktaş kulübü başkanı Yıldırım Demirören olmak üzere Mustafa Denizli ve futbolculara her zaman dua ettiğini belirterek, “Geçen yıl iki kupa alarak bizi mutlu ettiler. Bu yıl ise lige kötü başladılar. Galatasaray’a yenildiler. Bu hiç iyi olmadı. Mustafa Denizli iki tane zenci futbolcu alırsa Beşiktaş şampiyonluğa oynar. Yoksa ben bu yataktan kalkamam. Çünkü Beşiktaş galip geldiği zaman bende hastalık filan kalmıyor. Beşiktaşın galibiyetlerinde Koltuk değnek bile kullanmadan gezebiliyorum. O kadarki mutlu oluyorum. Bu mutluluğu anlatamam” şeklinde konuştu.
DAMAT İDDİYA KAZANMIŞ
5 çocuklu Emine ninenin damadı ile girdiği bahis ise ne kadar fanatik olduğunun bir göstergesi. Emine ninenin Damadı Nahit bey Galatasaraylıymış. Emine ninenin morali yüksek olsun diye Beşiktaş maçı için iddiaya giren damat “Nine Beşiktaş Galasaray’ı yenerse Ben Galatasaray’ı bırakıp Beşiktaş'ı tutucağım" demiş. Ancak Beşiktaş Galatasaray'a 3-0 yenilince Emine nine damadı Galatasaray’lı yapamamış ve hastalanmış.İşte fanatik Emine ninenin maceraları böyle sürüp gidiyor. Tek mutluluğu Beşiktaş olan Emine nine, “Biz Nişantaşı’nda büyüdük. Oğullarım özellik Yaşar kızım Semra, torunum Tuğrul hepimiz sülalece bu takımı tutuyoruz. Beşiktaş bizi üzmesin. Beşiktaş bizim canımızın bir parçası. En fanatiklerimizden biri de torunum Gözde. Siyah Beyaz bizim yaşam biçimimiz” dedi.
BEŞİKTAŞ'I MİSAFİR ETMEK İSTERİM
Emine nine'nin Beşiktaş kulübü Başkanı Yıldırım Demiören,Teknik direktör Mustafa Denizli'den bir isteği de var. Birgün Beşiktaşlı futbolcuları evinde ağırlamak istiyor. Emine nine, "Ne olur benim bu isteğimi kırmasınlar. Ölmeden onların hepsini görmek istiyorum. Benim bu ricamı kırmasınlar" dedi.

0 comments

21 Ekim 2009

Nuri Amca naaptın!

Oysaki ben masum masum maillarıma bakıyodum ya. Nası bi dünyada yaşıyoruz.
1 comments

Türkmenistan Rehberi

Yakında Türkmenistan'da çalışmaya başlayacak Can İçen kardeşimize ilaç gibi bilgiler:

ÇALIK, 'TÜRKMEN KADIN FUHUŞ YAPIYOR' DİYEN YAZARI KOVDU
Bugün Sabah'ta çok ilginç bir olay yaşandı. Bir yazarın işine Sabah ve ATV'nin sahibi Ahmet Çalık'ın emriyle son verildi. Nedeni ise yazarın Türkmen kadınlar için 'çirkin' demesi!

21 Kasım 2008 Cuma 18:22

Sabah gazetesinde bugün çok ilginç bir olay yaşandı. Sabah'ın eki Günaydın'ın en çok okunan yazarlarından biri olan Sinan Akyüz köşesinde Türkmen kadınlar için 'çirkin' yazınca işine son verildi.
Ahmet Çalık'ın talimatı ile iş akdi bugün bitirilen Sinan Akyüz'e tebliğ bugün yapıldı.
Tebliği yapan ise Personel Müdürü Şefik Çalık ile İnsan Kaynakları Müdürü Nurdan Acur'du. İki müdür tebliğ sırasında ise gerekçe olarak: "Patronumuzun Türkmenistan'daki işlerini zora soktunuz. Makul bir gerekçe gösteremiyoruz ama işinize son vermek durumundayız" dediler.
Sabah gazetesinin yarın yazı nedeni ile bir özür metni yayılayacağı da öğrenildi.
Sinan Akyüz'ün yazısı:

Türk erkekleri sekse inanıyor
Geçen gün bir erkek arkadaşım bana dedi ki; "Türk erkekleri olarak sadece sekse inanıyoruz!" Doğrusu, o gün bu gündür hep şunu düşünüp durdum: "Aslında Türk erkeklerini bozan şey para tokluğu değil, seks açlığıdır. Para sadece seks açlığını gidermek amacı için harcanan değerli bir araçtır!" Yani siz şunu sanmayın ki sevgili okuyucularım, sadece parası olan erkekler seks hovardalığı yapar. Hayır. Parası olmayan bir sürü erkek de kadınlarla seks yapıyor. Peki, sekse inancı sağlam olan Türk erkekleriyle ilişkiye giren bu kadınlar kim öyleyse?
GÖÇMEN KUŞLAR GİBİ
Biliyorum; şimdi birçoğunuz bana şu cevabı verecek: "Kim olacak canım? Tabii ki Rus kadınları!" Benim ise size vereceğim cevap aynen şöyle olacak: "Hayır. Rus kadınları çok öncedendi!" Peki öyleyse, Türk erkekleriyle seks ilişkisine giren Rus kadınları değilse o zaman kim bu kadınlar? O kadınlar da Türk! Onlar, Türk kadınlarının yeni belalıları. Onlar Türkmen kadınlar! Evet. Yanlış okumadınız. Onlar Türkiye'ye son zamanlarda Türkmenistan'dan göçmen kuşlar gibi akın akın gelen Türkmen kadınlar. Üstelik birçoğu da geldikleri yerde evliler. Hatta hemen hemen hepsinin iki ya da üç tane de çocuğu var. Çocuk demişken aklıma geldi. Aslında onlar ilk önce Türkiye'ye çocuk bakmak işi için geldiler. Belki şimdi şu yazacağım şey size abartı gibi gelebilir. Ama şu yazdığım şeye inanın ki, onlar buraya ilk geldikleri zaman hayatlarında ilk kez çamaşır makinesini gördüler. Onlar burada ilk kez çamaşır makinesiyle tanışınca, seks düşkünü Türk erkekleri de onlarla tanıştı.
ÇİRKİNLER AMA...
Türk kadınları, Türkmen kadınları evlerine çocuk bakıcısı olarak alırken şöyle düşündü: "Aman Allah'ım! Bu Türkmen kadınları ne kadar da çirkinler. Bunların içlerinden hiç, bir tane güzel çıkmaz mı?" Türk kadınları ne yazık ki bu kadınların altın dişlerine bakıp, kocalarından yana gönüllerini ferah tuttular. Ama heyhat! Seks düşkünü Türk erkekleri, çirkin ama her şeye aç bu kadınların bir anda canayakınlığını hissettiler. Ondan sonra da onlarla 'can cana!' oldular. Onlarla birlikte olan Türk erkeklerine sordum: "Neden onlar?" Birçoğu şu cevabı verdi bana: "Onlar çirkin olabilir ama kaprissizler!" Türk erkekleriyle birlikte olan Türkmen kadınlarına da sordum: "Neden bizimkiler?" Birçoğu şu cevabı verdi bana: "Hayatımızda ilk kez Türk erkekleri bize kadın olduğumuzu hissettirdi." Ey Türk kadınları! Kıssadan hisse size diyeceğim şu ki: "Türk erkekleri güzele, çirkine bakmaz. Bu adamlar, gözü aç Türkmen kadınlarından da artık geri durmaz."
1 comments

20 Ekim 2009

Cinai sebeke



emrehan hasan ve cinai sebeke
bulusup dolasiriz biz her gece
cunku kadayiflar uyumaz
hic bir seyden korkmaz
kankardesler hic bir zaman ayrilmaaaz
ayrilmaaz
ayrilmaaz
ayrilmaaz

3 comments

Sabah-i serifler

gunaydin denkmi, gunaydin herkese.
cok erken kalktim ben bugun.
evde bin tane komsu,
bin tane de cene var cunku.
birde sisko beyza var tabi.
devamli ustume atlayip,
kafama peceteligin sopasiyla vuran.
mutluluk paylasildikca cogaliyomus.
oyle diyo yukardaki hudaverdi
ben paylastim iste, delikanliysa cogalsin
amuagoyim..
0 comments

19 Ekim 2009

Yes mi?

4 comments

Bonus diye buna derler

Madem bonus dendi alın size bonus

1 comments

Buyuk sikinti var



cok buyuk hemde..
0 comments

Foolish Casanova



bir zamanlarin efsane klibi, kral tv'nin kral oldugu zamanlarda yayinlanmis, 7den 70e turk pop sahnesini yakindan takip eden erkeklerin nabizlarini yukseltmis, sakaklarini terletmis bir sarki, bir gorsel solen. kult dedigin sey bu degildirde nedir sorarim size?
o deilde, spartacim bu sarki senle bana gelsin, olm biz napiyorruuz ya?
napiyyyorruuzzz?
what it
what it
what it
what it
2 comments

18 Ekim 2009

ALKIŞLAYIN ULAN İBNELER

Hayat ne garip alex, yıllar kandırıyor bizi. Kardeş olduk dediklerimiz kalleş oluyor da arkamızdan vuruyor bizi. Sen karınca Z, bugünün sezarı, unutma ki brutus hâlâ aynı brutus, er ya da geç seni de hançerleyecek sırtından.Ve o zaman anlayacaksın hangi kervanda kimlerle olduğunu. Ve göreceksin şu an şakşakçılığını yapan karga sürüsünü. Güzel bir arkadaşını ayarlayacaksın diye eyyamcılık yapan kan emicileri, geceleri barlara rahat girme hayali kuran küçük adamları, sevgilisi uzakta olup labirentten çıkamayan fareleri…
Bir rüya görüyorum alex, hani herkes arkadaş hani oyunlar sürerken hani çerçeveler boş hani körkütük sarhoş gençliğimizden hani şarkılar bizi henüz bu kadar incitmezken eskidendi,eskidendi,çok eskiden…







En çok sen yaraladın beni MM, hani biri beni itse sendelerdim belki ama düşmezdim ama sen ayaklarımın altına yatınca birileri itince düştüm, kırılan kalbim oldu…





Ben elbet boğarım koynumdaki yılanı,






Ve yürürüm çocukluğumu, gençliğimi ardımda bırakıp sadık yarınlarıma, yeter ki TURKCELL SÜPER LİG HİÇ BİTMESİN, İYİ Kİ VARSIN FUTBOL İYİ Kİ VARSIN TURKCELL SÜPER LİG





Bu da Bonus (emeğe saygı)

2 comments

17 Ekim 2009

Ne te Retourne Pas




İtalyan Monica Bellucci ve Fransız Sophie Marceau, yeni filmleri "Ne te Retourne Pas"ın tanıtımı için çırılçıplak soyunup Paris Match dergisine kapak olmuştu. 62. Cannes Film Festivali'nde filmin galasına katılan ikili, kırmızı halı üzerinde dergideki pozun aynısını verdi. Marceau, "Monica'nın göğüsleri göğüslerime değdiğinde setteki herkesin ağzı açık kaldı. Sadece fiziksel değil, duygusal olarak da yakınlaştık", Bellucci ise "Sophie'yi çok beğeniyorum" demişti.
2 comments

Ben olsam affetmem


ya işte boyle aleks, iste boyle!...
yillar cabuk gecti, hem de cok cabuk...ama bana cok şey ogretti...
insan denilen dusunen, seven, konusan, hisseden yaratigin erişmekte en zorlandigi yetisi sadakati olmuştur...
zaten hayatta bana kimse senin kadar sadik kalamadi...
bir insanda ego ayyuka cikmaya gorsun. herşey degişir. aleks, her şey...
kimisi herşeye ragmen insanlari kazanmaya calişir, ister siyah olsun, ister beyaz...hic farketmez !
tanrinin yarattigi her kulu kucaklar ve insani sevmeyi bir ibadet sayar!..
ama bazen yuzlerce bazen de binlerce hayal kirikligi ile yuz yuze gelir insan!
hayat kirikligi olur yani!
kimisi de tum bunlara ragmen affetmeyi en buyuk erdem sayar.
buyuklugunden bir şey kaybetmemek icin affetmeyi ogrenir...
benim adim robinson sevgili aleks...
ben affetmem, skerim belasini! ...
1 comments

14 Ekim 2009

Günün Sorusu; Hangisi Marlboro Man? (Şaşırtmalı & Ödüllü)











3 comments

Orada


“Orada”nın dünya prömiyeri Ghent Film Festivali'nde!

Parçalanmış bir aile, bir günlüğüne “Orada” adlı filmde bir araya geliyor... Çekimleri Büyükada'da tamamlanan “Orada”nın 25 Aralık'ta vizyona girmesi planlanıyor. Dolunay Soysert ve Sinan Tuzcu'nun başrollerini paylaştığı Orada, vizyona doğru geri sayarken yapımcı ve yönetmenleri Hakkı Kurtuluş ile Melik Saraçoğlu, Reset Magazin'e filme dair görüşlerini aktarıyor. Röportaj biter bitmez “Orada”, Türkiye'deki vizyon tarihinden önce Belçika'da düzenlenecek film müziği konusunda dünyanın en prestijli festivali kabul edilen 6-17 Ekim tarihleri arasındaki Ghent Film Festivali'ne uğurlanıyor.

Özge Öndeş: "Orada" hakkında bilgi verir misiniz?

Hakkı Kurtuluş: Orada; parçalanmış, üyelerinin birbirlerini hayatlarından sildiği, âdeta yok saydığı, ekonomik gücünü yitirmiş bir İstanbul ailesinin 24 saatliğine bir araya gelişini anlatıyor.

Melik Saraçoğlu: İlk uzun metrajlı filmimiz olan Orada'yı, Kültür Bakanlığı'nın verdiği parasal destek sayesinde çekebildiğimizi de söylemek gerek tabii. Filmin oyuncu kadrosu Dolunay Soysert, Sinan Tuzcu, Erol Günaydın, Füsun Erbulak ve Bahtiyar Engin'den oluşuyor. Ayrıca ekibimizde birçok önemli eserde imzası bulunan önemli isimler de var; Görüntü Yönetmeni Eyüp Boz, Besteci Alper Maral, Kurgucu Çiçek Kahraman gibi...


“Bu rolü Erol Günaydın oynar!”

Özge Öndeş: Oyuncular hakkında görüşleriniz nelerdir?

Melik Saraçoğlu: Gerçek hayatta evli bir çift olan Dolunay Soysert ve Sinan Tuzcu, Orada'da abla ile kardeşi canlandırıyor. Üstelik de hiç iyi geçinemeyen, yıllardır görüşmemiş bir abla kardeşi... Bu durumun ikisi için de zorlayıcı bir yanı olduğu açık (hele bir de birbirlerini böylesi seven bir çift oldukları düşünülünce); fakat altından kalkabildikleri kanaatindeyim. İkisi de Türkiye'nin en ünlü oyuncuları arasında yer alıyor olmalarına rağmen böyle düşük bütçeli ve kısıtlı imkânlara sahip bir filmde oynamayı seve seve kabul ettiler. Bununla da kalmayıp, çekim süresince bize ellerinden gelen her türlü yardımı sağladılar. En ufak bir "şöhret kaprisinde" bulunmadılar. Şeker gibi insanlar gerçekten de... İkisine de minnettarız.

Erol Günaydın'ın canlandırdığı karakteri, daha senaryo yazım aşamasında “bu rolü Erol Günaydın oynar” diye düşünerek yazmıştık. Senaryomuzla kapısını çalıp kendisiyle tanıştığımızda, doğru bir tercih yaptığımızı anladık zaten... Çekimlerin bir yıl öncesinden Erol Bey'le irtibata geçmiş olsak da aradan geçen süre zarfında Erol Günaydın, çok ciddi rahatsızlıklar geçirdi ve bir nevi ölümden döndü; basında çıkan ameliyat haberlerini hatırlarsınız... Çekim günü gelip çattığındaysa kimi sağlık sorunları devam ediyordu. Sonuçta biraz o kendini zorladı, biraz biz kendimizi zorladık ve Erol Günaydın'ın “Orada”daki babayı oynamasını sağlamış olduk.

Anne rolündeki Füsun Erbulak ise yine Erol Bey'in tavsiyesiyle filme katıldı. Anne Hümeyra rolü, gerçekten de fiziksel açıdan çok zorlayıcı ve o yaşlardaki bir kadın oyuncu için epey ürkütücü bir roldü. Erol Bey "bu işin altından kalksa kalksa bizim deli Füsun kalkar" dediğinde biz de Füsun Hanım'ın evinin yolunu tuttuk. Füsun Erbulak'ın bir yan rol olmasına rağmen filmde kilit görevi üstelenen anneyi başarıyla canlandırdığına inanıyorum.

Hakkı Kurtuluş: Bahtiyar Engin'inse hem imam hem de papaz olarak iki dinin din adamını da başarıyla oynayarak ilginç ve kayda değer bir oyunculuk sınavı verdiğini düşünüyoruz. Engin'in İmam Hatip kökenli olması, İmam'ı oynadığı sahnelerde işimizi oldukça kolaylaştırdı.

Özge Öndeş: Orada'yı çekmeye karar vermenizin hikâyesini anlatır mısınız?

Melik Saraçoğlu: Ben Lyon'da lisansımı bitirdikten sonra İstanbul'a dönmüştüm. Hakkı'ysa Paris'te doktorasını yapmaya devam ediyordu. Bir tür "kısır döngü" içine girdiğimizi ve ileriki birkaç yıl boyunca da bu şekilde yaşamaya devam etmek istemediğimizi gördük. İllâ ki film yapacaktık ama ağırdan almanın, harekete geçmemenin bir anlamı yoktu. Sonuçta uzun süren telefon konuşmalarının ardından (teşekkürler Skype) böyle bir film yapmaya karar verdik. Orada, aslında Hakkı'nın yıllar önce yazdığı bir sinopsisti ve filmin şimdiki hâliyle hiç alakası yoktu. Önce sinopsisi, sonra tretmanın bir kısmını bu şekilde iki ayrı ülkeden yazdık, sonra iş ciddiye binince bir araya geldik ve senaryoyu yazmaya koyulduk.

Hakkı Kurtuluş: Kültür Bakanlığı macerası Ankara trenli, bol bürokrasili geçti. Ancak özen ve iyi bir Türkçe'yle hazırladığımız dosyamız kabul gördü ve Orada'yı çekecek çekirdek sermayeyi yaratabildik.

Özge Öndeş: Çekim sırasında yaşadığınız ilginç deneyimler var mı?

Melik Saraçoğlu: Bu ilk uzun metrajlı filmimiz olduğu için çekimlerin tamamının bizim için bir deneyim olduğunu söylemek gerek. Yapım sürecinde de yapım sonrası süreçte de çok şeyler öğrendik. Bunların birçoğunun acılı öğrenim süreçleri olduğu söylenebilir ama ilk film böyle bir şey işte...

Hakkı Kurtuluş: Orada'nın çekim öncesi, çekim ve çekim sonrası aşamalarının hemen hemen tümü "iki genç yönetmenin imtihan ettiği çileler" şeklinde özetlenebilir. Hayatımızda daha önce hiç karşılaşmadığımız derecede zorluklarla karşılaştık. “Orada”, bize pek çok deneyim kattı ama doğrusunu söylemek gerekirse ömrümüzden de bir ısırık kopardı. Bilmiyorum her ilk film böyle midir; ama bizimkisi gerçekten "ilginç" sözcüğünü taşırırcasına dolu bir deneyimdi!

Melik Saraçoğlu: Bir de çekim ekibini ara sıra muz, gofret, çikolata gibi şekerli besinlerle besleyip hoş tutmak gerektiğini öğrendik; özellikle sesçiniz İsmail Karadaş ise...


Ghent'te çay partisi!

Özge Öndeş: Orada'nın yurtiçi ve yurtdışı festival planları nelerdir?

Melik Saraçoğlu: Yurtiçi festivaller hakkında henüz bir şey söylemek için erken. Önümüzde Bursa, Ankara, İstanbul ve Adana var. Oldukça uzun bir süreç olduğu için hangilerine katılırız, şimdiden söylemek zor.

Katılacağımız yurtdışı festivallerinin ilki, dünya prömiyerimizi de gerçekleştireceğimiz Ghent Film Festivali. Ghent, aynı zamanda film müziği konusunda dünyanın en prestijli festivali olarak da gösteriliyor. Dolayısıyla, en iyi film ve diğer bildiğimiz ödüllerin yanı sıra, bestecimiz Alper Maral'ın burada “En İyi Müzik Ödülü” kazanma ihtimali de var. Bu gerçekleştiği takdirde Alper Maral'ın evine gidip çaya kurabiye bandırarak ufak çaplı bir kutlama yapmayı planlıyoruz. Ödül alamazsa da bisküvi bandırmakla yetinebiliriz...

Hakkı Kurtuluş: Alper Maral bilgi birikimi ve yeteneğiyle şu an sadece ülkemizin değil, günümüz çağdaş müziğinin de sıra dışı bir ismi. Alper, film boyunca çalıştığımız arkadaşlarımız arasında belki de frekanslarımızın en çok uyuştuğu kişi oldu.

Filmin festival macerasına gelince... “Orada”, Ghent'ten sonra Fransa'da üç festivalde, Slovakya, Hindistan ve daha pek çok ülkede yarışacak, gösterilecek.

Özge Öndeş: Bize kendinizden bahseder misiniz?

Hakkı Kurtuluş: 1980 doğumluyum. Galatasaray, Lyon, Tübingen Üniversiteleri, ENS-LSH ve EPHE'de sinema, edebiyat ve Alman etütleri okudum. Sinema, edebiyat ve akademi hayatımın üç temel uğraş alanı. Sinema adına günümüzde üretilen genelgeçer filmleri değil, Bergman'dan Tarkovsky'e, Bunuel'den Fellini'ye, Truffaut'ya uzanan bir kuşağın birikimini kendime referans alıyorum.

Melik Saraçoğlu: 1984 yılında İstanbul'da doğdum. Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra Lyon ve Viyana'da sinema-edebiyat lisansı yaptım. “Sinema Defteri”, “Empire Türkiye” gibi mecralarda sinema yazıları yazdım. Edebiyatla da ilişkimi soğutmamak için elimden geleni yapıyorum.

Özge Öndeş: Filme dair eklemek istedikleriniz var mı?

Hakkı Kurtuluş: “Orada”nın sadece "sanat" veya "festival" filmleri statüsünde değerlendirilmemesini umarım. Her şeyden önce “Orada”, benim için "düzgün yapılmaya çalışılmış" bir filmdir. İyi mi kötü mü olduğuysa izleyiciye kalmış!

Melik Saraçoğlu: “Orada”, sinemasal kariyerimiz boyunca yavaş yavaş yerleşeceğine inandığım kendi sinema dilimizin oluşmasında önemli bir adım. Daha yolumuz uzun elbette...
1 comments

13 Ekim 2009

Z bilet al da gidelim


DÖNÜŞÜM/NE TE RETOURNE PAS
Yönetmen: Marina de Van
Oyuncular: Sophie Marceau, Monica Bellucci, Andrea Di Stefano, Thierry Neuvic
Fransa-Lüksemburg-Belçika, 200935 mm / Renkli / 110'Fransızca; Türkçe altyazılı
E 18 Pz. 21.30 / E 22 Pe. 13.30 / GM 22 Pe. 21.30 / GM 24 Ct. 11.00
Bir yazar olan Jeanne, evinde bazı şeylerin değiştiğini fark eder. Bedeninde de farklılıklar vardır ama etrafında hiç kimse bunları görmez. Ailesi, yeni kitabını bitirmeye çalışırken duyduğu gerilimin bu korkulara neden olduğunu söyler ve Jeanne'ın hassasiyetini dikkate almaz. Oysa daha derinlerde, daha da huzursuz edici bir şeyler olmaktadır. Annesinin evinde gördüğü bir fotoğrafın izinde İtalya'ya giden Jeanne, burada bir kadının peşine düşer ve bu kadına dönüştüğünü fark eder. Gerçek kimliğinin tuhaf sırrı sonunda açığa çıkacaktır. Tüyler ürpertici atmosferi ve güçlü oyuncu kadrosuyla Dönüşüm, psikolojik gerilim türünün bildik öğelerini alışılmadık biçimlerde ve yine kadın ekseninde kullanırken yönetmen Marina de Van'ın önceki filmi Derimin Altında'yı hatırlatıyor.
3 comments

Film Ekimi







HAYATA ÇALIM AT/LOOKING FOR ERIC
Yönetmen: Ken Loach



Oyuncular: Steve Evets, Eric Cantona, Henshaw, Stephanie Bishop



İngiltere-Fransa-İtalya, 200935 mm / Renkli / 116'İngilizce; Türkçe altyazılı
E 17 Ct. 21.30 GALA
Her ne kadar futbol delisi bir postacıyı anlatsa da, bu film pekâlâ bir Ken Loach filmi. Daha önceki bazı filmlerinde futbol sahneleri kullanan ve gerçek bir futbol hastası olan yönetmen Ken Loach, komedi ve dram öğelerini içeren bu filminde, Manchester United'ın 1997'de futbolu bırakan Fransız forveti Eric Cantona'yı hayallerinde gören Manchester'lı postacı Eric'i anlatıyor. Postacı Eric, karısı onu terk ettikten sonra haşarı üvey oğullarıyla başa çıkamayan, panik atak krizleri geçiren, üstüne üstlük otuz yıldır sevdiği Lily'ye bile açılamayan çaresiz bir adamdır. İşte böyle anlarda, sarıldığı özel bir arkadaşı vardır: Her akşam ona görünen ve trompet çalan futbol dehası, filozof Eric Cantona...

0 comments

Film Ekiminin çılgın filmi




GEL PORNO ÇEVİRELİM/HUMPDAY
Yönetmen: Lynn Shelton
Oyuncular: Mark Duplass, Joshua Leonard, Alycia Delmore, Lynn Shelton
ABD, 200935 mm / Renkli / 92'İngilizce; Türkçe altyazılı
E 17 Ct. 19.00 / E 21 Ça. 11.00 / GM 24 Ct. 19.00


2009 Sundance Bağımsızlık Ruhu Jüri Özel Ödülü“Son zamanların en iyi ve en özgün Amerikan komedilerinden biri” olan bu “zekice, sürprizlerle dolu, incelikli” film, ünlü “heteroseksüel panik”le dalgasını geçerken yakın dostluğun sınırlarını “eşcinselliğin de ötesinde” zorluyor. Mutlu bir evlilik sürdüren Ben, üniversitedeki çılgın günlerini çoktan ardında bırakmıştır. En yakın arkadaşı Andrew ise gezgin ve umursamaz bir sanatçı olmayı seçmiştir. Yıllar sonra yeniden görüşen iki eski arkadaş, eski tempolarını yakalamışken, alkolün su gibi aktığı bir partide amatör bir porno film yarışmasına katılmaya karar verirler. Kameranın önünde sevişecek, sınırları ve zihinleri zorlayacaklardır. Eşcinselden de öte, porno değil, sanat için...
4 comments

Blog Archive