Denk mi?

Olmadan dalinda curuyenler burda toplaniyor

16 Haziran 2010

Yapan var, yapamayan var..




ben hic gercegini gormediim icin bilemiyorum, benzemis mi lan hakketen?
0 comments

Aglama, aglat reis!


0 comments

15 Haziran 2010

Alayina isyan olumune vuvuzela!





vuvuzelanin iphone ve ipat icin uygulamasi cikmis, bize durmak yarasmaz. heryerde otturun borunuzu aminakiyim..

http://itunes.apple.com/us/app/vuvuzela-2010/id326630627?mt=8
0 comments

6 Haziran 2010

Abaza People United



iste yillardir otoritelerden saklanan amerikadaki o inanilmaz karili kizli ortam, erik gibi kizlar, hergece cilgin danslar ve allahin belasi bizler.. bi suru de tespih var, ya 31 ya sabir cekiyoruz. bu arada yandaki odada tavsan gibi ciftlesenlerin oldugunu bilmem soylemeye gerek varmi?
+
new paltz'dan arkadasda mantar a.k o yarrakliktanda eksik kalmamis yarraaam
+
sonra gel zaman git zaman o siktigimin apu'suda soyadi abaza olan hintlilerin bulusma mekani, bir nevi tunel meydani olmus.

http://www.facebook.com/group.php?gid=2208809510&v=info
0 comments

4 Haziran 2010

Like a delikanli



İsrail’in Gazze’ye insani yardım taşıyan gemiye yönelik saldırısında ölenlerin tümü Türk vatandaşıydı. Ancak, saldırıya yönelik en büyük tepki çok uzaklardan, sürpriz bir yerden geldi; kimsenin haritada yerini bile gosteremedigi Nikaragua’dan.

Ne idugu belirsiz Nikaragua hükümeti, durup dururken yaptığı bir açıklamayla, “İsrail’le tüm diplomatik ilişkilerini resmen kestiğini” bildirdi.

Bu konudaki açıklama resmen, Devlet Başkanı’nın sözcülüğünü de üstlenen, ülkenin resmen gotume benzeyen First Lady’si Rosario Murillo’dan geldi. Murillo, Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega’nın İsrail askerlerinin yaptığı saldırının “suç” olduğuna inandığını ve uluslararası hukukun ihlali anlamına gelen bu saldırıda ölen 9 kişi için her aksam 3 kulhuvallah 1 elham okudugunu” söyledi.

First Lady, “Nikaragua hükümeti, İsrail’in uluslararası sulardaki bu faaliyetinin illegal olduğunu vurgular” dedi ve ekledi; “Nikaragua hükümeti, İsrail’le olan tüm diplomatik ilişkilerini kesmiştir, Israil eger bu tur fevri tavirlara devam ederse, butun yahudilere izdirap oluruz...”

TÜRK BÜYÜKELÇİ “İSTİŞARE İÇİN” GERİ DÖNDÜ

Bu arada, Türkiye’nin İsrail’e yönelik tepkisini göstermek için geri çağırdığı Tel Aviv Büyükelçisi de bugün yurda döndü.

Tel Aviv’deki Türk Büyükelçisi Oğuz Çelikkol, Türkiye’ye gelişinde yaptığı açıklamada, “Hükümetim beni istişareler için çağırdı ama istisare ne demektir sormayin bende bilmiyorum amuagoyim” dedi.
1 comments

Ogrencilerim



Fotodaki uclu 5. sinifa giden Rojda, Silvan ve Rahsan. Biraz iri gibiler ama biliyosunuz diyarbakir karpuzu da iri olur. Cok sevimli, cok cici kizlardi barisss hoccaaa die pesimden kosturur dururlardi. Geri donup sicakta darlanmasinlar die kazaklarini cikarasim var. Hoca yuregi iste dayanamiyi abiler.

Bu da Kazim, genc yasta buyuk yetenek vaadettigi icin hemen sefkatli kanatlarim altina aldim kendisini. Gerci yavsak baslarda otlakcilik yapiyordu ama simdi yavas yavas paket tasimaya basladi. ilerde kamyoncu olmak, bos zamanlarinda kahvede okeye 4. olmak istiyor. Tercihi uzun malbus. sirefsiz kazim seni de ozledim lan..

0 comments

5 Nisan 2010

Amigo Hüsnü



Kimilerine göre hakkı verilmemiş bir yetenek; kendisine göre ise, Yeşilçam’ın hakkını veren bir aykırı adam. Erol Simavi’den Yılmaz Güney’e, İbrahim Talıses’ten Lütfü Akad’a bir araya gelemeyecek birçok isim onun hayatında yanyana gelmiş.

Hayatımda kopmadığım tek şey dediği Galatasaraylılar Cemiyeti’nin Levent’teki binasında buluştuğumuz bir dönem çok popüler olan yerli seks filmlerinin unutulmaz aktörü Aydemir Akbaş tüm samimiyeti ile konuştu.

Aydemir Ağabey, oyunculuğa nasıl başladınız?

Sahneye ilk çıkışınız nasıl oldu? Lisede imtihanlardan tüymek için Ayberk Çölok’la beraber tiyatro koluna girdik. Ahmet Kutsi Tecer rol verince mecbur kaldık oynamaya, kaytaramadık. Moliere’in ‘Cimri’si ile sahneye çıktık. Perde açılınca ‘Yuh’ yedik bizim çocuklardan, ‘Sizin ne işiniz var lan orada’ diye. Hiç alakam yoktu tiyatroyla, güya büyükelçi olacaktık hariciyeye girecektik falan… Kanımıza bir kere girince ne siyasalı kaldı ne büyükelçiliği, giriş o giriş.

Sınıf arkadaşlarınız kimlerdi?

Atilla Karsan, Oktay Kurtböke, İnan Kıraç, Pekin Baran, Erol Günaydın, Duygu Sağıroğlu, Ergun Köknar, Turgay Şeren. Mehmet Şevki Eygi de bizdeydi. Beni sahura kaldırırdı. Çoğumuz artık cenazelerde karşılaşıyoruz. Hayatta bir tek Galatasaray’dan kopmadım.

Tiyatro ne kadar devam etti?

Küçük sahnede Dormen’de başladım amatör olarak, ilk profesyonelliğim de orasıdır, 12 Eylül’e kadar devam etti. Arada Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu, Nisa Serezli, Ayfer Feray Tiyatrosu, Ali Poyrazoğlu ile ortaklık ve en son kendi tiyatromu kurdum, 12 Eylül 1980 darbesiyle oyunları kaldırmak zorunda kaldım. Haftada 1 oyuna düşünce küstüm bıraktım. Benden sonra da küçük sahneyi Ferhan Şensoy aldı. Bir daha tiyatrodan içeriye adımımı atmadım, tiksinti geldi.

Sinema tiyatrodan sonra başlıyor ama kitlelerle sizi buluşturan da sinema olmuş sanırım.

Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu’nda ‘Keşanlı Ali Destanı’nı oynarken filmi de çekilecekti. Tiyatrodan bir tek beni aldılar. ‘Sipsi Selim’ rolü tiyatroda olay olmuştu. Atıf Yılmaz’la ‘Keşanlı Ali’yi çevirdim. Daha sonra Lütfü Akad ile iki film, Yılmaz Güney ile 5 film çevirdik.

Seks furyası Yılmaz Güney’li filmlerden sonra başlıyor, 70’lerin ortası değil mi?

Yılmaz Güney ile ‘Kovboy Ali’, ‘Eşrefpaşalı’, ‘Çirkin Kral’da beraberdik. Daha sonra tiyatroya döndüm, komedi seks filmleri başlayınca bizleri buldular.

Tereddüt etmediniz mi?

Hayır, niye tereddüt edeyim? Geçen gün de söyledim, pornonun ne olduğunu seks komedisinin ne olduğunu bilmeyen hıyarlar var. Bana servet döktüler donumu çıkarmadım. Yapımcılar Aydemir senin bu uzun donundan bıktık dediler, aldığım ücretin 3 katını 5 katını verdiler, yine donumu indirmedim.

Komedi yanı ağır basıyordu?

Tabii ya güldürüyordum, sululuk yapıyordum. Zaten işin çivisi çıkmaya başlayınca beni istememeye başladılar. ‘İzleyici tahrik olmuyor’ dediler.

Komedi seks furyası nasıl başladı peki?

Yeşilçam ne zaman krize girse hemen alternatif arar, bir çıkış yolu bulmaya bakar. Avantürden bıkmışsa drama, dramdan bıkmışsa polisiyeye, orada tıkanınca komediye, korku filmine döner. Millet zengin kız fakir oğlan hikayesinden sıkılmıştı. Kimse kusura bakmasın bunu bin defadır söylüyorum gidip kalamozolara baksınlar hangi salona kaç seyirci girmiş çıkmış defterlerde hala mevcuttur. Aile filmlerini 20 kişi izliyordu. Biz geldik diye onlar işsiz kalmadılar, bitmişlerdi. Zaten bizi durup dururken çıkarmadılar. Bitmişti sinema, baktılar ne var, iş yapan 1 tane İtalyan aktörün filmi oynuyordu Saray Sineması’nda. Lando Buzzanca’nın filmi, kuyruk Ağa Cami’nin önüne kadardı. Filmde hiçbir şey yok. Biçimsiz bir herif ve mini etekli, bikinili kızlar. Aaa dediler biz de bunu yapalım. Kimler var işte ben, Ali Poyrazoğlu, Bülent Kayabaş, Mete İnseler. Sanki o Yeşilçam devlerinin işlerine biz son verdik. Rakamlar ortada, seks filmleri geldi biz film çeviremez olduk demeye utanır insan ayıp ya…

Size gişenin dışında büyük de bir popülarite kattı mı bu filmler?

Amigo Hüsnü’den sonra Adana’da sinemadan her çıkan ‘Konuşma lan’ diyormuş. Adanalı yapımcılar hemen İstanbul’a 3 film siparişi vermişler. Benim meşhur olmam bir anlık olaydır. Hala ‘Lodos Zühtü’ televizyonda oynayınca tam gün reytingde 25’inci oluyor, İstiklal Caddesi’nde hala yürüyemem ben. ‘Ben Adana’da olsam Yılmaz o olayı yaşamazdı’

Yılmaz Güney ile çalışmalarınız sizin erotik komediye yönelmenizle son buluyor…

Biz Bolu’da ‘Kovboy Ali’yi çekerken bazı olaylar yaşadık ve apar topar İstanbul’a döndük. Bu sırada Yaşar Kemal ‘Teneke’yi yazmıştı. Rol teklif ettiler tiyatro için, Yılmaz da oyna dedi, o sırada hastalandım ve sanatoryuma kaldırıldım Maltepe’ye. Ben hastanedeyken Yılmaz (Güney) Konya’da ‘Karakoyun’u çekti. Lütfü (Akat) Ağabey, bana haber verdirmemiş, hastaneden kaçar gelir bu deli demiş. Sonra bir kopukluk oldu ama hep iddia ederim, ben Adana’da olsaydım Yılmaz o talihsiz olayı yaşamazdı. Çünkü Yılmaz ile benim aramda bir anlaşma vardı. İki şartım vardı dışarı çıkarken, birincisi hızlı sürmeyecek, ikincisi silahının şarjörünü bana verecek. Silahı onda kalırdı şarjörü ben taşırdım.

Sinema dışında da dostluğunuz vardı ama Yılmaz Güney’le…

Dostluk kısmı apayrı, Yılmaz, Nebahat (Çehre)ve ben hiç ayrılmazdık. İnanılmaz bir dostluktu. Çok konuşmak da istemiyorum bu tür konularda. İbrahim (Tatlıses) ile bugün nasılsam Yılmaz ile de o zaman öyleydim.

Ne buluyorlar sizde?
Bende şeytan tüyü vardır, dostumdur, yalanım yoktur. Bir de ağzıma geleni söylerim, her şeye ‘Evet’ demem, İbrahim’e (Tatlıses) kimsenin söyleyemediğini ben söylüyorum.

Sinemaya geri dönersek, 80’lerde de arabesk ve Şaban filmlerinde varsınız.

Kemal Sunal’a 2 tane senaryo verdim. Biri ‘Atla Gel Şaban’, biri ‘Şaban Pabucu Yarım’. İbrahim (Tatlıses) ile de tesadüfen Tanju’nun (Gürsu) bürosunda bir araya geldik, orijinal senaryo arıyordu. Ben de ‘Var’ dedim öyle başladık.

Daha iyi bir kariyer hak ettiğinizi düşünüyor musunuz?

Yok, hiçbir pişmanlığım yok. Benim dilimin kemiği yoktur. Bu yüzden belki zaman zaman iyi rolleri kaybetmiş olabilirim. Yerel seçimlerden önce zorla Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir yemeğine götürdüler Rutkay Aziz, Levent İnanır falan, 1000 kişilik bir yemek, hepsi konuştu zorla bana da mikrofonu verdiler. Ne diyeyim ‘Ben Demokrat Partili’yim’ dedim. 3 saniye bir sessizlik oldu sonra alkış koptu, ben de dürüst olduğu için Kemal Alemdaroğlu’na oy vereceğim dedim. Bak şimdi bir açılımdır gidiyor…

Birden açılıma geçtiniz, sanırım söylemek istediğiniz bir şeyler var. Başbakan Erdoğan’ın sanatçılarla yaptığı açılım toplantısına davetli miydiniz?

Hayır beni davet etmezler, zaten davetli olsam da gitmem. Orta oyunu gibi geliyor bana. Öyle kalabalıklardan bir şey çıkmaz zaten, ne kalabalık sendika toplantılarına katıldım, Fikret Hakan, Yılmaz Güney Sinesen falan sonra ne oldu? Hala bir sendika yok, tek başına Türker İnanoğlu yetişebildiğine yetişiyor… Bu katılanlar gitmeden önce Soner Yalçın’ın bir gün önce yazdığı bir yazı vardı. Okudular mı bilmiyorum. Keşke okusalardı, orada Osmanlı’dan beri açılım yapa yapa nasıl Girit’i falan kaybettiğimizi anlatmış. Katılanlara sorsunlar 4 tanesi ne konuşulduğunu anlatamaz, zaten sulandırmışlar. Hükümet iyi niyetle çağırmış onları. Onlar sulandırmışlar, bırak kitap okumayı bari televizyonda bir açık oturum falan seyredip gitselermiş…

Aktör olarak istediğiniz rollerde oynadınız mı?

Ben her türlü rolü severim büyük küçük ayırt etmem, ‘Keşanlı Ali’de ‘Sipsi Selim’in 4 cümlesi vardı. 4 cümle olay oldu, bir ‘Konuşma lan’ dedim olay oldu. Fazla laf hammallıktır. Rol dişi olacak, istersen hiç lafı olmasın. ‘Kamer Genç’i bana benzettiler bu beni çok mutlu etti’

Bugünkü imajınızdan rahatsız mısınız?

Hayır. Yeşilçam sisteminde çalıştım ve her rolde oynadım. Ülkedeki sinema sistemi bunu gerektiriyordu, niye pişman olayım? Geçen gün Ahmet Hakan, Kamer Genç’i bana benzetmiş, ya böyle güzel bir benzetme olamaz. Daha önce Al Pacino’ya da benzetmişlerdi bana bir şey ifade etmemişti. Ama Kamer Genç’in bana benzetilmesinden çok mutlu oldum çünkü o da benim gibi tek başına mücadele ediyor.

Bunca yıl sinemada ne değişti?

Türkiye değişti, emniyet müdürü demiyorum, bekçiden korkardık ama saygı duyardık. Toplumun değiştiğinin basit bir örneği bu. Eğlence anlayışı da değişti. Sinemaya, tiyatroya gitmeden bir hafta önce bilet alman gerekiyordu yoksa yer bulamazdın. Bir gazinoya girdin mi herkesi tanırdın, mafyasından iş adamına kadar. Şimdi kimse kimseyi tanımıyor. Bakıyorum otobüslerde kadınlar ayakta, erkekler oturuyor.

Anılarınızı yazdığınızı söylediniz? Yayınlayacak mısınız?

Anılarımı benden rahmetli Erdal Öz istemişti. Ona da söyledim eğer benden Yılmaz Güney’in Erol Simavi’nin sırlarını anlatmamı bekliyorlarsa boşuna beklerler hayatta yazmam dedim. Erdal öldükten sonra zaten rafa kalkmıştı, şimdi yazdım bitirdim. Benden sonra yayınlasınlar…

Röportaj: Cenk Ünalerzen (Posta Gazetesi 3 Nisan 2010 Cumartesi eki)


2 comments

22 Mart 2010

Şaziye



0 comments

22 Şubat 2010

Üstad




Spor Programlarından Derlenmiş Sözleri

*Psikolojisi normal adam başarılı hakemlik yapamaz. Doğal olarak ne çıkıyor burdan? *Çok başarılı hakemlerin bir çoğu psikopattır.
*Raul futbolcu falan değil. Bana Raul demeyin. Raul mu Fatih Tekke mi? Hadi hadi çabuk bak başlıyoruz yine analize; Raul mu Fatih Tekke mi?
*Zdravkov'un bu yediği gole uyuzum.
*Ağzınla kuş tutsan. Ne kuşu! Ejderha tutsan bunlara yaranamazsınız.
*Bakın mesele laf sokmaksa benden iyi kimse iyi laf sokamaz. Başlayayım mı laf sokmaya?" (Ahmet Çakar, programın başından beri kendisine laf sokan Ziya Şengül'e)
*Ben futbolun realist yüzüyüm.
*Ben heykeltıraşım.
*Vırvırın kralını ben yaparım da lisanına hakim değilim.(Lucescu'ya hitaben)
*Ben size geri zekalı demedim, zeka geriliği var dedim.
*Beyler üçünüze birden teessüf ederim. Beni, çok birden, sinirlerimi kaldırdınız.
*Bu Del Bosque, Ziraat Bankası önünde emekli maaşı için kuyruk bekleyen emekli adamlara benziyor.
*Bülent Demirlenk’le ilgili görüşlerimi burada anlatmaya kalksam, bunun sonu ta Kennedy suikastına kadar gider.
*Çiftçilik yaparken Leopar saldırısıyla hayatını kaybedebilir. (Afrikalı siyahi oyuncuları tanımlarken)
*Fenerbahçe'de bir oyuncu vardı, Tehoe! Su taşırdı takımda.
*Futbol playstation değildir.
*Gay'im diyen hakem var.
*Geçenlerde Antalya'ya gittim. Verdiler elime bir sopa.
*Hakemler bir sabah uyanacaklar ve onlara Merkez Hakem Komitesi bir ilkbahar sabahı kulaklıkla uyandın mı hiç? diye soracak.
*Her kim ki vicdan muhasebesi yapmıyorsa adam değildir, şerefsizdir, insan değildir.
*Hiçbir Beşiktaşlı yönetici maymun değildir, Beşiktaş Başkanı da hayvan terbiyecisi değildir, Beşiktaş Yönetim Kurulu da hayvanat bahçesi değildir!(Ahmet Çakar, istifa eden Beşiktaşlı yöneticinin "Yönetim kurulunda maymun gibiydik!" sözünü değerlendiriyor)
*İlhan'ın henüz iki 45 dakika, yani bir 90 dakika çıkaracak gücü yok.
*Koller kim ya! Mona Lisa'nın erkek hali.
*Korkuyorum beyler.(Rtük Başkanının haksız yere programa müdehale etmesinin ardından)
*Mustafa hoca hangi kanalda karşıma çıkmak istiyorsa, BBC, Rai Uno, Rai Tre...
*Oğuz artık mümkünü olmayan, irreversible, çok zor bir yola girmiştir.
*Oğuz'u bırak nadasa, bir yıl gözükmesin.
*Olimpiyat Stadında kurtlarla göz göze geldim.
*Romantik görüntüler görüyor musun? (Fenerbahçe-Kayserispor maçında oyuncular kavga ederken)
*Sayın Şengül, lütfen çetrefilli çetrefilli konuşmayın.
*Sen Arjantin'in varoşlarını bilir misin? Jeepler'de gece kulüplerini dolaşmaya benzemez bu işler.
*Shaq adamsa Miami'yi şampiyon yapsın.(Miami Heat o sene yani 2006 yılında Shaq ve Wade ile Şampiyon oldu.)
*Bu klübe bizim kuzenler Mert ve Bilgin`den birini koysam Guiza`dan fazla gol atarlar.
*Spor basını terbiyesizdir ben de onlardan biriyim.
*Şimdi birazdan sizi Kezman'ın çocukluğuna götürecem.
*Şovsa hoş değil, şov değilse sen hoş değilsin.
*Yaptığı hareket kesinlikle dangalıklıkdır. Bakın 'dangalıklık' derken hakaret olarak söylemiyorum.
*Keyif almak istiyorsanız Cenevre'de bir lokanta ismi vereyim, oraya gidin, dönme dolaba binip keyif alın. (Euro 2008'de ATV Santra programında Kazım Kanata)
*İlk defa ben Bünyamin Gezer’in dişlerini gördüm. Ona birisi demiş ki: Gül! Bünyamin gülme kardeşim! Gülmek için kendini zorlama. Gülmek için kendini zorladığında sempatik olmaya çalışan, lütfen beni bağışla, espri anlamında diyorum; gülmeye çalışan bir vampir gibi oluyorsun. Bunu yapma.
*Telegol programında:Bünyamin Gezer çirkin fakat seksi bir erkek.
*Santra programında:Kazım ben senin burun kıllarından ne düşündüğünü anlıyorum
*Erman Toroğlu yüzünden beni gürcü sınırında boğuyolardı.
*Metin Tokat adamsan(kendine has söyleyişiyle) yarın beni ararsın.
*Galatasaray-Fenerbahçe maçında futbolcular arasındaki kavgayı anlatan Serhat *Ulueren'e: Hemen kes Orhan Ayhan'a benzedin.
*Beşiktaş'ın fikstürü Elm Sokağı Kabusu gibi... (Ligin bitimine 5 hafta kala - 2008-2009 sezonu)
*Aragones prostat takımıyla birlikte vakit geçirir. 5-10 yıllık ömrü kaldı.
*Bülent Uygun akıllı ol
*Arda Messi'nin sol bacağı olamaz
*Yemişim Ernst'i Ernst kim
*Bundan iki ay kadar önce siz Sayın Özdenak, bu stüdyoya kovboy şapkası takarak gelmediniz mi? Burası Kanaltürk'te bir spor programı stüdyosu mu yoksa Teksas'da bir bar mı? (Gökmen Özdenak'ın; Alex'in idmanda padişah kıyafeti giyip kavuk takmasını eleştirmesi üzerine)

Spor Programlarında Girdiği Diyaloglar

Ersin Düzen: Bir çok şey tuttu..
Ahmet Çakar: Hayır tutmayan da var. Shaquille O'Neal adam değil dedik, oyuncu değil dedik. Adam gitti NBA şampiyonu oldu. Tebrik ediyorum Shaq'ı.
Ersin Düzen: Tebrik ediyorsunuz?
Ahmet Çakar: Etmeyeyim mi?
Ahmet Çakar: Sen benim bukalemun olduğumu mu düşünüyorsun?
Kazım Kanat: Düşünmüyorum hocam.
Ahmet Çakar: Ama ben senin bukalemun olduğunu düşünüyorum...
Ahmet Çakar: Şimdi Kazım ve ben nereye gitsek huzur vermeyiz doğru mu?
Kazım Kanat: Ne diyorsun ya? Niye vermeyelim.
Ahmet Çakar: Ya kazım yapma. Huysuz adamlarız ikimizde...
Ahmet Çakar: Şimdi ben bu hakemin yaptığı hataya normal bir vatandaş gözüyle baksam...
Hakan Can: Sen normal bir vatandaş değilsin ama hocam...
Ahmet Çakar: Değilim tabii; ben anasının gözüyüm!
Ahmet Çakar: Ne oldu, Hassassın?
Kazım Kanat: Evet hassasım...
Ahmet Çakar: Özel günün mü?
Rıza Çalımbay: Benim kişiliğim ile ilgili konuşamazsın Ahmet Çakar!
Ahmet Çakar: Bir dakika, bir dakika. Sen şimdi IQ olayındasın galiba. Ben sana IQ'un düşük derken kötü bir amaç gütmedim. Bir lider doğru zamanda doğru karar verir. Sen veremedin. IQ olayı buydu. Yani kötü niyet yoktu Rızacım.
Rıza Çalımbay: Peki.
Ersin Düzen: Biraz da Anadolu'ya geçelim. Anadolu'daki izleyicilerimiz programımıza büyük ilgi gösteriyor.
Ahmet Çakar: Nereden biliyorsun?
Ahmet Çakar: Sen şimdi Benjamin Toshack'ı seversin..
Kazım Kanat: Seni de seviyorum ben.
Ahmet Çakar: O zaman ben Toshack oluyorum. Düz mantık. Aristo mantığı.
Ahmet Çakar: Sen şimdi o makasla saçımı mı keseceksin?
Kazım Kanat: Keserim kesmem sana ne?
Ahmet Çakar: Ben sana kesecek başka bir yerimi vereyim onu kes...
Güntekin Onay: Açıkçası ben sizin bazı sözlerinizi tercüme etmedim sayın Çakar, ağır ifadelerdi.
Ahmet Çakar: Ne???!!!... Güntekin sen ciddi misin?
Güntekin Onay: Evet, her sözünüzü tercüme etmedim.
Ahmet Çakar: Sahtekarsın sen Güntekin...
Ahmet Çakar: Ne o Kazım? Durakladın Hayrola?
Kazım Kanat Soytarı dedin bana. Daha ne konuşayım.
Ahmet Çakar: Ben sana soytarı demedim. Böyle konuşmaya devam edersen iş soytarılığa gider dedim.
Kazım Kanat: Ufuk Özerten kimdir biliyor musunuz? Ankara'da salam, sucuk, sosis satardı. Şimdi de hakemleri sucuk olarak görüyor.
Kazım Kanat: Doktor sen Fenerbahçe'nin UEFA'da final oynayacağını inanarak mı söylüyorsun?
Ahmet Çakar: Yok hayır. Yalamalık olsun diye söylüyorum Kazım abi.
Ahmet Çakar: Benjamin Toshack'ın bonfile ve kırmızı şarap istemesi karşısında "Acaba bizimle toshack mı geçiyor diye düşündüm"
Ahmet Çakar: Sen Futbolda sindirella sendromu nedir bilir misin?
Hakan Can: Yok.
Ahmet Çakar: Dur anlatayım.
Gürcan Bilgiç: Türk Milli Takımı beni tatmin etmiyor.
Ahmet Çakar: Tatmin olmuyorsan, bunun için farklı ilaçlar var.
Gürcan Bilgiç: Bordo-Milan maçında kafa golünü sizin attığınız söyleniyor. Şehir efsanesi olmuş hocam.
Ahmet Çakar: Hayır yok öyle bir şey, attıysam da ben attım, Zidane ortaladı, Dakika 85...Ancelotti'yle Costacurta'nın arasından kalktım, kafayı vurdum...Tamam!
Kazım Kanat: Kalkamazsın sen.
Ahmet Çakar: O zaman gençtim kalktım.
(Serdar Bali, konuyu 6 Pas programı sunucusu Melih Gümüşbıçak'ın yarışıp elendiği, Buzda Dans programına getirir.)
Ahmet Çakar: Dün akşam ibretle Buzda Dans yarışmasını izledim. Buradan jüriyi şiddetle kınıyorum.
Melih Gümüşbıçak: Hakemin kararı değil mi hocam?
Ahmet Çakar: Ne demek ya! Ben hakemleri eleştirmişim, Buz Dansı hakemlerini mi eleştirmeyeceğim?
Melih Gümüşbıçak: Nasıl yani, bana gelince hakemler kötü mü oluyor hocam?
Ahmet Çakar: Hayır ne demek ya. Orda sana gelene kadar elenmesi gereken isimler var, hakkın yendi! Ben sana ve o masum kanadalı kıza acıyorum. Sizi dün akşam yediler orda.
Gürcan Bilgiç: Hocam Zico'yla aranızda ne var gerçekten?
Ahmet Çakar: Onu ilerleyen saatlerde anlatırım, gözlerinden yaş gelir!
Gürcan Bilgiç: Bir oyuncu eksik oynayıp gene kazanan takım yok mu hocam? Var.
Ahmet Çakar: Bak gene Red Kit gibi konuşmaya başladın. Tanır mısın Red Kiti?
Gürcan Bilgiç: Tanımam
Ahmet Çakar: Bak ben sana şunu anlatayım...
Gürcan Bilgiç: Hocam sen şimdi burada sarı çizgiye bakarak yorum yapıyorsun değil mi?
Ahmet Çakar: Ekvator çizgisine bakarak mı yorum yapacağım! Tabi ki sarı çizgiye bakarak yorum yapıyorum.
Melih Gümüşbıçak: Hocam makyaj odasında söylediğini şimdi söyler misin?
Ahmet Çakar: Bu beni bağlar da, futbol sürprizdir. Fenerbahçe, Sevilla'dan turu geçsin. İlk programa bikiniyle çıkacağım. Demiştim. Burada iki sıkıntı var. Ben psikopat mıyım? Gay miyim? bu işlere gireceğim. Asla! Tövbe! Gecenin bu saatinde bunu yapmayın. İki, futbolda öyle bir sıkıntı olur ki adama bikini değil; jartiyer giydirir. Bakın Avustralya milli takımı ve faroe adaları... O zaman Faroe adaları falan yok. Daha yeni suyun altında. Üremeye başlamışlar. İlk üreyenlere demişler: Futbol oynar mısın? Pardon demiş. Sonra top demiş. Sonra bir milli takım yapmışlar. Bak Faroe adaları suyun altında diyorum...
Hakan Ünsal: Hocam, seni o durumda (bikinili) görmek isteyecek birinci kişi kimdir?
Ahmet Çakar: Burada mı? Gürcan Bilgiç tabi... Bakın, çok değer verdiğim, zaman zaman kızdığım olur ama her program sonrası okurum: antu.com. Burada fanatik zaman zaman objektif çocukları okuyorum. Şimdi buradan söylüyorum. Bakın 'bu bikini olayı' espriydi. Ben böyle bir şey söylemedim. Futbolda her türlü sürpriz mümkündür.
Serdar Bali:Hocam, bende en çok kaliteli bir ekşi sözlük var. Ahmet Çakar:Ekşi sözlük felaket!..
Serdar Bali:Oraya gir, orada çok güzel şeyler var.
Ahmet Çakar:Var mı senle ilgili de?
Serdar Bali:Var benle ilgili.
Ahmet Çakar:Bana neler söylüyorlar neler. Öyle deme onlar insanların, ekşi sözlük olsun, itü sözlük olsun, uludağ sözlük olsun. antu.com olsun. onlar her programda yarışma, spor... Kendi yorumunu yaptığı, kritiğini çıkardığı. Yaş ortalaması 18-30. Buradan gidip antu.com'a gireceğim.
Serdar Bali:Bordomavi.net var birde hocam bana karşı farklıydılar, değiştiler.
Ahmet ÇakarOna girip tahlil yapmam lazım...

Yarışma Programında Girdiği Diyaloglar

Yarışmacı: Teklifiniz az hocam, biraz daha yükseltin.
Ahmet Çakar: Ben Noel baba değilim!
Yarışmacı:Aslında yakışır size böyle sakallar, kırmızılar falan...
Ahmet Çakar: Teklifi 16 milyara düşürdüm!
Ahmet Çakar: En sevdiğin böcek hangisi?
Yarışmacı Ahmet: Kırkayak.
Ahmet Çakar: İnsan ağustos böceği der, karınca der, durdun durdun en soru işareti olan en sıkıntılı böceği severim dedin ahmet...
Yarışmacı Ahmet: ...
Ahmet Çakar: Ama sen hakkaten sapık bir adamsın ahmet...
Ahmet Çakar: Bana pinti de, teklifimi arttırayım.
Yarışmacı: Pinti'nin Allahısın hocam!
Ahmet Çakar: Evet, tebrikler, teklifimi düşürüyorum
Yarışmacı Ama hocam sen demedin mi pinti dersen teklifi yükselteceğim diye!
Ahmet Çakar: Ben sana pinti de dedim. Sen yanlış söyledin...
Ahmet Çakar:Kızım dünyada 60 kilo gelen insan ayda 6 kilo gelirse dünyada 72 kilo gelen insan kaç kilo gelir?
Yarışmacı:Hımmm...2 veya 3 hocam.
Ahmet Çakar:Oha be kızım sen üniversiteyi bitirmiştin di mi bırak sen üniversiteyi liseyi nasıl geçtin be kızım daha orantıyı yapamıyon.
Ahmet Çakar:30bin YTL ananızınak sütü gibi helal olsun hocam(Yarışmacı öğretmeni tebrik ederken..)
Ahmet Çakar:Ninja kaplumbağaların en sevdiği yiyecek hangisidir?
Yarışmacı:Ispanak
Ahmet Çakar:Yoğurtlu mu severlerdi yoğurtsuz mu?
Ahmet Çakar:Gülşah kızımız şu anda karşımda büyük sıkıntı içinde, aynı sıkıntıyı sizde yaşamak isterseniz 757 1 757 numaralı telefonu arayın.
Ahmet Çakar:Geçenlerde Türkiye'ye geldiler. Adamı maymuna çevirdiler. Bunu da söylemem lazım. Koskoca Kevin Costner Türkiye'ye geliyor. Kucaktan kucağa dolaşıyor. Hiç hoşlanmadığım şeyler. (Sert bir bakış atar ve ardından) Bir daha olmasın sevgili Kevin Costner... Şu an rejideki arkadaşlar diyor ki Kevin Costner benim ifadelerime çok bozulmuş. Bozulmazsan adam değilsin sevgili Kevin Costner...
Ahmet Çakar: A.Ç. ile atış poligonuna hoşgelginiz. (Soruların cevaplarını kafadan atacak olan yarışmacılara)
Yarışmacı: Acaba ozon bir gaz mı?
Ahmet Çakar:Bilemem, ben astronot değilim.
Ahmet Çakar: O halde A.Ç. ile, A.Ç. Ahmet Çakar'ın açılımı biliyorsunuz, A.Ç ile atış poligonunda genç bir adam "Derby" diye attı. O halde Derby ile geri dönüşü olmayan bir yola girelim mi?
Yarışmacı: Girelim Hocam.
Ahmet Çakar: Girdik bile. Bakıyoruz. 12. sorunun cevabı... Maalesef Londra. Yıl 1825. İngiltere topraklarındayız. Dün gibi hatırlıyorum. Soğuk bir ilkbahar günü, yıl 1825. İlk hayatımdayım. Bundan önceki ilk yaşamımdayım. Londra sokaklarında su satıyorum. Karşılığında ekmek alıyorum. Bir baktım birileri tuhaf giysilerle yürüyorlar. Böyle ayaklarının altına böyle sivri sivri bir şeyler takmışlar. "Hayrola?" dedim, "Ne oluyor?". Dediler ki koşacağız. "Nerede?" dedim. "Şu arka sokağın orda bi geniş alan var". Koştular. Biz akşamları o sahada futbol oynardık. Olay Londra'da oldu.
0 comments

5 Şubat 2010

Sağlıklı İnsan = Mutlu İnsan

İnsanların yüzde doksanbeşi (%95'i) mastürbasyon yapar, peki kalan yüzde beşi (% 5'i) ne yapar?
Kalan % 5'i yalan söyler! Biraz yumuşatırsak bunu; yaptıkları şeyi mastürbasyon olarak kabul etmemeye çalışırlar, yada mastürbasyon yaptıklarını bilmezler. Cinsel organlarla ilgili haz verici her şey mastürbasyon sayılabilir, mesela bir kadının heyecanlanıp bacaklarını sıkıştırıp bırakması bile,ve mastürbasyonda illa orgazma ulaşmak gerekmez.

Mastürbasyon kelimesi latince ''masturbare=(elle bozmak )'' fiilinden türemiştir.

Günümüzde kullanımı; kişinin (kadın veya erkek) kendi kendine cinsellik yaşaması veya cinsel doyuma ulaştırması için yaptığı eyleme denir. Daha modernize bir açıklama ile ; bir cinsel tepki üreten istemli kendi kendine uyarım olarak tanımlanabilir.

Mastürbasyon hayal gücünün veya fantezinin sonsuz kullanımı ile gerçekleşir,kişi bu sırada kendisini ve karşıdakini dilediği gibi düşünür ve sonsuz bir güce sahip olur, bu yüzden de hiç bir cinsel eylem bu sınırsızlıkta ve mükemmellikte gerçekleşmez. Bu da ilk cinsel eylemlerde bazen hayal kırıklığı yaratabilir. Ama hiç bir düşünce de tensel dokunmanın veya hissetmenin ve de sevginin yerini de tutamaz.

Mastürbasyon zararlımıdır ? Eğer kişinin sosyal yaşantısını, normal seksüel ilişkilerini bozacak düzeyde değil ise zararsızdır.

Kişi eğer bir seksüel partneri varsa o olmadığı zamanlarda mastürbasyon yapabilir ama bunun sayısı ve sıklığı partnerine olan arzusunu etkilemeyecek şekilde olmalıdır.

Eğer kişinin düzenli seks partneri yoksa veya hiç partneri yoksa, arzu ettiği sürece, hissettiği sıklıkta mastürbasyon yapabilir.

Mastürbasyonun kadında veya erkekte hiç bir fiziksel (bedensel) kötü tesiri yoktur ,aksine rahatlamayı ve gevşemeyi sağlar.
Ayıp değil bir gerekliliktir.
Toplumda söylenen diğer her şey tamamen uydurmadır;
-yok sivilce yapar,
-gözleriniz kör olur,
-boy uzamasını durdurur,
-ileride çocuğunuz olmaz,
-kızlarda adet düzenini bozar,
-erkeklerde ileride sertleşme sorunu yaratır,
-penis boyunun uzamasını durdurur gibi söylentiler ve bilgiler ve buna benzer her şey tamamen uydurmadır.

Dilediğiniz yer ve zamanda tabi ki başkalarının haklarına (kişisel veya kanuni) saygı duyarak, kimseye zarar vermeden mastürbasyon yapabilirsiniz. Bu sizin hakkınız ve bedensel özgürlüğünüzdür.

Özellikle bazı gençler mastürbasyon sonrası suçluluk duygusuna kapılırlar, bu yaptığınızdan suçluluk duymak anlamsız ve gereksiz bir duygudur, ayıp,yasak,kötü,size veya başkasına zarar vermeyen, yalnızca sizin bedeninizi ve hislerinizi ilgilendiren bir şeyden huzursuz olmanın gereği yoktur, bu bir ihtiyaçtır, bundan utanmayınız, suçluluk duymayınız.

Yalnız mastürbasyon sizin için kaçınılmaz bir olay, bir tutku haline gelmişse, normal cinsel ilişkiye tercih ediyorsanız, veya normal seksten partnerinizden zevk alamayıp mastürbasyona yöneliyorsanız bir cinsel tedavi merkezine baş vurup bu alışkanlığınızı veya tercihinizi değiştirmek için öneri ve tedavi almalısınız.

Mastürbasyon konusunu biraz yaşa ve cinsiyete göre ayırırsak;

Genç erkeklerde özellikle cinsel hayatı olmayan gençlerde, mastürbasyon neredeyse bir zorunluluk halindedir, bunun nedeni ise:

Sperm (meni - er suyu) üretimi devamlıdır ve hiç durmaz, üretilen spermler bir kesede toplanır ve boşaltılmaya hazır beklerler, arkadan da devamlı sperm üretimi olur ve bu keseye boşalır, bu kesenin bir hacmi, bir kapasitesi vardır, bu hacim dolunca cinsel istek artar, yoğunlaşır eğer ilişki veya boşalma gerçekleşmezse kasıklarda ağrı, aşırı cinsel istek başlar, bazen kese o kadar dolmuştur ki büyük tuvalet yaparken veya ıkınırken vücut içi basınç arttığından bu sırada penisten sperm akar veya idrar sonrasında sümüksü bir akıntı olarak penisten gelir (bu boşalma değildir ve zevk vermez sadece sperm akar). Eğer kişi boşalmaz veya ilişki kurmazsa belli bir süreden sonra ki bu süre kişiden kişiye değişir( 4 ila 15 gün), erkek uykuda boşalır ve keseyi boşaltarak arkadan gelen spermlere yol açar. Hamamcı olduk veya rüyacı olduk deyimi buradaki boşalmaya bağlı yıkanma gerekliliğinden gelmiştir. Erkeklerdeki cinsel arzu kontrolsüzlüğü de devamlı üretilen sperm ve onun boşaltılması isteği sonucu ve toplumsal öğretilerin yani tabuların erkeğe kuralsız cinsellik yaşamayı bir hak ve övünç kaynağı olarak hissettirmesi olup bayanların erkeklerde anlayamadıkları duygusuz cinsel istek bundan dolayıdır.

Erkeklerde uyarı ve doyuma ulaşma daha çok penisin etrafının kavranma hissinin tatmini ve özellikle penisin baş kısmında bulanan zevk hücresi diye isimlendirilen sinir uçlarının sürtünmeye ve karşıdan gelen basınca karşı taşıdıkları hislerden oluşur.

Erkekler genelde elleriyle cinsel organlarını okşayarak mastürbasyon yaparlar, bunun için elleri kuru olabilir, genelde kayganlaştırıcı bazı maddeler; tükürük, krem, sabun (sabunun penis içine kaçtığında acıya yol açacağı unutulmamalıdır) kullanılır. Gene erkekler mastürbasyon yaparken penislerini başka cisimlere sürerek de veya kavrama hareketini sağlayıcı bir takım boşluklara penislerini sokup çıkararak yaparlar. Veya sertleşmiş penise su tutarakta mastürbasyon gibi çeşitli yöntemlerde kullanırlar. Son zamanlarda ülkemizde de satılan yapay vajina benzeri araçlarda erotik malzeme satılan dükkanlarda bulunmakta ve kullanılmaktadır. Kısaca kişiye zevk veren her şey bu amaçla kullanılabilir.

Kadınlarda ise; bakire olanlar veya olmayanlar olarak değerlendirmeliyiz çünkü toplumumuzda bekaret hala önemli bir konu olarak kabul edilmektedir .

Kadınlarda mastürbasyon erkeklerdeki kadar fiziksel dokunma gerçekleşmeden düşünce bazında da gerçekleşebilir. Sadece göğüslerine dokunarak dahi mastürbasyon yapabilirler.

Fiziksel istek kasık bölgesine yayılan sıcaklık orada bir basınç hissinin duyulmasına ve klitorise dokunulmasının ihtiyacı ve vajen içinde doldurulması gerekli bir boşluk hissi ile ortaya çıkar. Vajende ki boşluk hissi daha önce cinsel ilişkiye girmemiş bayanlarda çok az veya yoktur.Cinsel ilişki yaşamış kadınlarda ise bu vücut tarafından tanınmıştır ve hissedilir.

Genelde ya klitoris (bızır) elle okşanır veya iki bacak açıp kapanarak sıkıştırılır veya kadına zevk verebilecek bir şeye sürtülür. Bakire olan kadınlar genelde bu şekilde mastürbasyon yaparlar. Ve bunun kızlık zarına hiç bir zararı yoktur.

Daha az olarak klitoris okşanırken vajen girişine parmakla baskı uygulanabilir veya vajen girişi veya küçük dudaklar okşanabilir. Bunun da kızlık zarına hiç bir zararı yoktur.

Ve bazı bayanlar kızlık zarı olmayanlar veya önemsemeyenler vajen içine parmak veya parmaklarını sokarlar veya içeriye doluluk hissi verebilecek herhangi bir şey (deodorant kutusu, salatalık, muz, kalem gibi) kullanırlar.Son zamanlarda ülkemizde de bulunan yapay penisler de veya titreşim sağlayan bazı seks oyuncakları da yaygın olarak kullanılmaktadır.

Bazı bayanlar ise hem klitorise sürtünme veya baskı hem de vajen içine doluluk sağlayarak mastürbasyon yaparlar.

Duşta basınçlı suyun klitorise tutulması ile mastürbasyon ise bayağı yaygın bir yöntemdir, bu da kızlık zarına zarar vermez.

Anne ve babalara ve de herkese; cinsellik içgüdüsel bir duygu olup soyunu sürdürme, hayata ve kendinden sonraya bedeninden bir parça bırakma hissinin bir uzantısıdır. Yani frenlenemez,önlenemez ve yok edilemez. Belki baskılayabilir veya başka bir hisse veya uğraşa yönlendirebilirsiniz ama bunun sağlıksız sonuçları ve acısı daha sonra çok fazla olarak başka yerlerde ve konumlarda ortaya çıkmaktadır.Kuşumuzun, kedimizin veya köpeğimizin cinsel arzularını düşünüp dikkate aldığımız halde kendimizin ,yakınlarımızın veya çocuklarımızın bu tip ihtiyaçlarını görmemezlikten gelmeye veya anlamamaya çalışmak kendimizi kandırmaktır.

Özellikle cinsel yaşantıya sahip olamayan veya olamamış gençlerde bu istek frenlenemez. Bu yüzden gerekli olan mastürbasyon için onları yanlış bilgilendirip korkutmayınız.

Yaş ve kişinin sosyal konumu bu arzuyu yok etmez bu bir ihtiyaçtır.

Yalnız bebekler de de bazen mastürbasyon benzeri davranışlar görülebilir bu onları korkutmadan önlenebilir, anlayabilecek yaşta olanlar doğru yönlendirilip bilgilendirilmelidir. Bu konu ilerdeki yazılarımızda ele alınacaktır.

Peki çocuklarımıza nasıl davranalım;

ilk önce onlara bu konularda sağlıklı bilgiler verelim eğer sizde bilmiyor veya bu konuları konuşamıyorsanız çekinmeden destek alabileceğiniz yerlere baş vurabilirsiniz veya okuyup öğrenebilecekleri bazı bilgi kaynakları sağlayabilirsiniz. En önemli olan şey yanlış bilgi vermemektir. Ufak bir kızken annesi tarafından anal (arkadan-popodan - makat-rektum ) ilişkiye girmesin diye arkadan ilişki kuranlar kanser olur diye korkutulup yönlendiren bir hastamın kabız olursam da aynı etki olur kanser olurum ölürüm fikri ile yaşadığı ve hissettiklerini, bu yüzden yeme içme problemi yaşadığını, uzun süre psikiyatrik tedavi alıp halen de tam olarak iyileşemediğini ve de iyileşemeyeceğini düşünürseniz yanlış bilginin bir insanın hayatına, yaşantısına nasıl bir etki yaptığını anlarsınız.

Onları kendileri ile kalabilecekleri ruhları ve bedenlerini tanıyabilecekleri mekanlarda rahat bırakalım. Odasının kapısını kilitlemesine izin verin veya kapısını çalıp onun olurunu almadan odasına girmeyiniz. Kötü bir şey yapacaksa zaten yapar, sertlikle hiç bir şey engellenmez sadece inanarak doğruyu anlatın oda anlayacaktır. Veya banyoda gereğinden fazla kalırsa onu rahatsız etmeyiniz, orayı gerçekten kullanmaya ihtiyacınız olana kadar onu rahat bırakınız, bir insan banyoda ne yapabilir ki veya ne yapar sizce? En önemli şey ise onlar her ne kadar sizin bedeninizin bir parçası olsalar da onlarında bir ruhlarının olduğunu unutmamak, onların kişiliklerine saygı duymaktır.

sağlıklı insan = mutluinsan
0 comments

28 Ocak 2010

Başkanım ??

0 comments