Olmadan dalinda curuyenler burda toplaniyor

16 Haziran 2009

Kodo-man

Sevgili denkmi okurlari bu yazimda sizlerle Pardaillan'la yasadigimiz buyulu bir gecenin detaylarini paylasmak istiyorum. Buyulu muzik yolculugumuz Pardi'yle Taksim'de bulusmamizla basladi. Bilen bilir sevgili Pardi'ye ait yillardir bilisim sektorunde kendine hakli bir isim yapan GE Bilisim'in merkezi Taksim civarindadir. Mutfaktan yetisen bir patron olan Pardi'yi kah Istiklal'de bir dondurmayi yalarken, kah Starbucks'ta double espressosunu yudumlarken, buyuk bir ihtimallede Lipsos'ta rakisina buz koyarken gorebilirsiniz. Sans bu ya ben kendisini tramvay raylarinda buldum. Birbirini cok iyi taniyan her dost gibi kisa ama yasanmislik kokan bir selamlasmadan sonra Pardi'nin BMW'sine atlayip Nisantasi yollarina dustuk.

Arabamizi Itu'nun kampusune birakirken Itu'nun rektoruyle karsilasinca ister istemez ayakustu bir sohbete koyulduk. Rektoru arkamizda birakirken ayaklarimiz bizi farkinda olmadan Reasurans pasajina dogru suruklemeye baslamisti bile. Gonullerden Dilek Manti geciyordu ama sanssizlik bu ki her semt yerin 3 kat altinda mantici acmaya musait degildi iste. :( Pardi"nin Assk mi, Kirinti mi yoksa Midpoint mi sorusuna ne zamandir ugrayamadigim icin Midpoint cevabini vererek konser oncesi wine&dine mekanimizi da secmis olduk. Midpoint deyim yerindeyse am kayniyordu. Havadaki buram buram am kokusu, leziz yemek kokularina karisiyor, bense bu muazzam birlesimi bozmamak icin ne sigara yakmaya ne de osurmaya kiyamiyordum. Pardi kendine somonlu fettucini soylerken bende kendime rokforlu bonfile soyledim. Is enfes yemeklerimize eslik etmesi icin sarap secmeye gelince iki eski degustatorun tatli atismalari, garsonu hayretler icersinde birakti. Ne kendimizi nede garsonu daha fazla yormamak adina Kayra'nin vintage serisinden bir sise cabernet sauvignon soyledik.

Yemekler gelene kadar 3 sigara icip 32 kere osurdum. Yemegimize meze yaptigimiz keyifli sohbetimiz esnasinda yan masadan gelen "pardon atesiniz var mi" sorusunu cevaplamak icin kafamizi cevirince o zamana kadar nasil olupta farketmedigimize sastigimiz erik gibi iki tane hanimefendiyle burun buruna geldik. Hemen kivrak zekami kullanarak soruyu "atesim yok ama sendeki ates gibi ami sondurecek buz gibi yarraam var" diye cevaplayinca ne oldugunu anlayamadan bu iki hanimefendiyle koyu bir sohbete koyulmustuk bile. Sarabimiz kadehlere yenik dustukce isimleri Itir ile Kitir olan bagyanlarda bizim kiskirtici cazibemize dayanamayip yavas yavas soyunmaya basladilar. Iclerini iyice ates basan ikili, sadece ayaklarindaki coraplarla kalmislardi ki bir anda biraz daha oyalanirsak konsere gec kalacagimizi farkettik. Bu arada bende kisisel olarak saatimin tam olarak 29 dakika geri oldugunu farkettim ve boylece niye her yere gec kaldigim sorusunun cevabini da bulmus oldum. Itir ve Kitir'la daha sonra bulusup sohbetimize kaldigimiz yerden kutur kutur devam etmek icin aceleyle telefon numaralarimizi degis tokus ettik. Ben adettendir diye Spartacus'un numarisini verdim. Sans bu ya masadan kalkarken devredaslarimizdan Duba hanimla karsilastik. Lakabinin hakkini veren Duba'yi ve kendisinden daha da duba olan arkadasini (samandira) gormezden gelerek mekandan ayrildik. Daha yuruyeli 30 saniye bile olmamisti ama sevgili Pardi Itir'a 30'a yakin mesaj yollamisti bile. Morallerimiz tam, keyiflerimiz full bir sekilde konser alanina dogru ucar bir sekilde gittik. Bu arada soran herkese Cemal Resit Rey dememe ragmen konserin Acikhava'da olmasi geceyi renklendiren detaylardan sadece bir tanesiydi.

Sevgili Pardi, hayrani oldugu davul toplulugu Kodo icin 3 ay oncesinden davullarin ustunde iki yer ayirtmisti. Sakinilan goze cop batar misali yerlerimize gecene kadar Pardi benim sayabildigim kadariyla en az 7 kere dusme tehlikesi atlatti. Sag salim davullara yerlestigimizde ise konser oncesi iki muzik sever olarak bu davullara kac kisi sigar diye kendi aramizda tartismaya baslamistik bile. Bir yandan tartisip, bir yandanda bizden de arkada olan protokolde tanidik kimler var diye bakinirken, yanimiza eski dost Sakir geldi. Hangi Sakir diye sordugunuzu duyar gibiyim. Pardicigim bu soruya kendi kendine Haci Sakir diye cevap versede, dirsek dirsege oturdugumuz kisi Sakir Eczacibasi'ydi. Bize pek yuz vermeyince, aklimdan suratina osurmak, sandalyesine su sisesi koymak gibi bilumum aktivite gecsede her hareketimize acikhavadaki herkesin sahit olacagi gercegi beni biraz olsun frenledi. Ilk davul ritimleri kulaklarimizdan kalbimize ulasana kadar pismaniye goruntusunu bozmayan Sakir'in, artan tempoyla beraber tam bir halay canavarina donmesiyle ne kadar sasirdigimi tahmin edebilirsiniz herhalde. Muzigin temposuna kendimizi kaptirmis sekilde bir saga bir sola giderken, Sakir'in ikinci yari yorulup bastonuna dayanarak uyuyacagini bilemezdik tabi. Bilseydik hic girismezdik cunku hep soylerim oynamaya dayanamayan halaya kalkmasin kardesim.

Neyse konserle ve Kodo grubuyla ilgili haddim olmadigi icin pek fazla sey soylemek istemiyorum ama Pardi'nin konser sonundaki "vay anasinin amina koyim" tepkisi, gosterinin guzelligi hakkinda eminim size bir fikir vericektir. Konser bitiminde arkamizdaki 300.000 kisinin cuk kadar cikistan cikmasini beklerken, Sakir amca "seni cok sevdim evlat, benimle Hindistan'dan ipek getirmek istersen bir alo de yeter" diye bana kartini verdi. Bende kendisine karsilik olarak kart vermek istedim ama maalesef kartim olmadigi icin ancak pasomu verebildim. Icindede en az 12 tl vardi, hadi yine iyisin balli Sakir.

Efendim? Ne dediniz, gecenin sonrasi mi?
Onu da artik Itir ile Kitir'a sorarsiniz ;P

2 comments:

Pardaillan dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Pardaillan dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.

Yorum Gönder