Olmadan dalinda curuyenler burda toplaniyor

17 Haziran 2009

Ozer Hurmaci / 2007 Tamsaha roportaji

Özer Hurmacı: Komple sporcu 01.06.2007

Ankaraspor'daki çıkışıyla kendisini Ümit Milli Takım'da buldu. Özer Hurmacı Almanya doğumlu bir Trabzonlu. Küçükken hokey, basketbol, voleybol, masa tenisi oynamış ama Lemi Çelik dayısı, Sadi Tekelioğlu da eniştesi olunca doğal olarak futbolda karar kılmış. En ilginç anısı, 1996'da Trabzonspor'u şampiyonluktan eden golü atıp gözyaşı dökmesine neden olan Aykut Kocaman'la 10 yıl sonra hoca-öğrenci ilişkisi yaşaması.

Bu sezon Ankaraspor'daki performansınla sivrildin ve Ümit Milli Takım formasını giymeye başladın. Bize Özer Hurmacı'yı anlatır mısın?

Almanya'da Essen Eyaletine bağlı Kassel'de 20 Kasım 1986'da doğdum. Ailem Trabzon'dan gelip Kassel'e yerleşmiş. Ben 9 aylıkken babamı kaybetmişiz, kalp krizinden. İki ağabeyimi ve beni annem büyüttü. Ona çok şey borçluyum. Çok zor bir şey başarmış. Ailem halen Almanya'da yaşamını sürdürüyor.

Futbola ilgin nasıl başladı?

Bu ilgi ailemden kaynaklanıyor. Trabzonsporlu Lemi Çelik dayım. Benim için dayıdan da ötedir insan olarak. Küçüklüğüm Trabzonspor'un maçlarını seyrederek geçti. Kendimi bildim bileli top peşinde koşuyorum. Daha ufacıkken ağabeylerim bana topla hareketler yaptırır, çalım attırırdı. 5-6 yaşındayken annem evimize en yakın kulübe yazdırdı beni. İlk idmanı çok iyi hatırlıyorum. Salondaydı ve diğer çocuklar benden 1-2 yaş büyüktü. İtalyan bir antrenör vardı. İlk molada yanıma gelip, 'Sen büyük takımlarda oynayacaksın' dedi. 3 yıl Hermania Kassel adlı kulüpte oynadım. Sonra Türkgücü Kassel'den beni istediler. Tamamen Türk futbolculardan kurulu Türkgücü Kassel, annemi ikna ederek beni aldı. Kassel'in üst ligde temsilcisi yoktu. Altyapıda yapılabilecek her türlü şeyi yaptık, ulaşılacak tüm başarılara ulaştık. Essen Eyelet karmasına Türkgücü'nden giden tek futbolcu oldum. Eyalet karmasında Almanya'nın büyük kulüplerin altyapılarından gelen futbolcular vardı çoğunlukla ve tek Türk bendim. Kulüp başkanımız o zamanın parasıyla 3 bin marka bir üst ligde oynayan KSV Baunatal takımına verdi. 4 sezon bu takımda top koşturdum. Her yıl şampiyonluk yaşadık, en üst kategorilere çıktık. Altyapı takımı olarak tüm Almanya'ya kendimizi tanıttık. Bu takımda 3 yıl kaptanlık yaptım.

Alman futbolunun içinde yetişmek sana neler kattı?

Oradaki mantalite ve hocamın öğrettikleri, yeteneğimi geliştirmekte çok etkili oldu. KSV Baunatal'daki hocam Wolfgaug Zieuteck'in katkısı çok büyüktü. Daha önce futbol benim için bir oyundu. Gol at, bacak arası yap gibi gösteri kısmıyla ilgileniyordum. Onunla tanıştıktan sonra ilk başlarda çok zorlandım. Zieuteck gençliğinde orta sahada oynayan, teknik bir oyuncuymuş. İlk 6 ay beni oynatmadı. İdmanlarda tüm takım serbest oynuyordu, bana "kontrol-pas" oynatıyordu. "Benimle ne alıp veremediği var?" diyordum içimden. Sonuç olarak ben de çalım atmayı bıraktım ve paslaşmaya başlayınca da onun 10 numarası, takım kaptanı oldum. 4 yıl birlikte çalıştık, bana çok güveniyordu. 84 doğumlularla birlikte oynatırdı beni. Futbolumda katkısı büyüktür.

Almanya ve Türkiye'deki altyapıları karşılaştırdığında nasıl bir sonuca varıyorsun?

12-13 yaşındayken 4-4-2 oynamasını öğrendim. Kaymaları, kademeleri hafızama yerleştirdim. Buraya PAF takıma geldiğimde 3-5-2'den 4-4-2'ye yeni geçiliyordu. O yönden biraz eksiğimiz var diyebilirim. Altyapıda en önemli gördüğüm sorun da eğitim. PAF'ta oynayan arkadaşların çoğu okula gitmiyor. Bu çok büyük bir eksik. Almanya'da "Önce okul, sonra futbol" diyorlar bize. Liseyi bitirdim, İngilizce ve Fransızca öğrendim. Zaten Almancayı biliyordum. Hocam diyordu ki, "Büyük takıma gideceksen okulda da iyi olmalısın." Burada "Ya futbol ya okul" gibi bir düşünce var gençlerin kafasında. Bu konuda çok acil önlem alınmalı. Oyuncu en azından liseyi bitirmeli ve üniversiteyi kazanıp kendisine güvenini sağlamalı. Buradaki PAF maçlarında çocuklar sanki ölüm-kalım mücadelesine çıkmış gibiydi. Topu ayağımda durdurmaya korkuyordum, arkadan gelip biri biçer diye. Keşke bu çocukların hayatta futboldan başka alternatifleri de olsa. "Futbol benim ekmeğim" deyip hırsla saldırıyorlar ve bu onların gelişimini de eğitimini de olumsuz etkiliyor.

Türkiye'ye gelişin nasıl oldu?

KSV Baunatal PAF takımdaydım ve 4. Lig'e çıkacaktım. Ama hedefim çok daha büyüktü. Hep amatörlerden teklifler geldi. Ben de Lemi dayımla ve buradakilerle konuştum. Buraya gelmek istediğimi, kendime güvendiğimi söyledim. Lemi dayım ve eniştem olan Sadi Tekelioğlu yardımcı oldu. Direkt Ankaraspor'a geldim. Samet Hoca vardı o zaman Ankaraspor'da. Küçüklüğümden beri hedefim Trabzonspor'du ama Ankaraspor oldu. İlk idmanda Yusuf ağabey (Yusuf Şimşek) çıktı karşıma. Sonra Brezilyalıları gördüm. Baktım ki burada iyi futbolcular var. İlk antrenmanda başarılı bir grafik çizdim. PAF takımla maçlara çıktım, ardından bir Fenerbahçe maçında oynadım. Ümit Ağabey (Ümit Karan) bizdeydi o zaman. Sonra yaz kampına katıldım ve ardından Intertoto maçlarında oynadım.

Keçiörengücü'ne gidişin nasıl oldu? Neler yaşadın 3. Lig'de?

"Kiralık gideceksin" dediklerinde depresyona girdim. Lig A takımına gideceğimi sandım ama 3. Lig'de Keçiörengücü'ne gönderildim. "Takımı 2. Lig'e çıkaracaksınız" denildi. Almanya'da arkadaşlara söylesem gülerlerdi, "Ne işin var, geri gel" derlerdi. Ama orada çok iyi iş çıkardık ve takımı şampiyon yaptık. Almanya'ya tatile gittiğimde kafamda "Seneye ne olacak?' sorusu vardı. Tekrar Keçiörengücü'ne gönderilmekten korkuyordum.

Tekrar Ankaraspor'a dönüşünü anlatır mısın?

Tatildeyken takımın başına Aykut Kocaman geldi. Hemen 1996'daki maçı hatırladım. Hasta bir Trabzonspor taraftarıydım ve Avni Aker'deki maçı Aykut Kocaman'dan yediğimiz golle 2-1 kaybedip şampiyonluktan olmuştuk. Çok kızmış, çok ağlamıştık. Aykut Hoca'nın takımın başına geldiğini öğrenince, ağabeyime 'Aykut Kocaman 10 yıl önce bizi ağlattı, şimdi güldürecek umarım' demiştim. Kampa çağrıldık ve Aykut Hoca ile ilk kez orada karşılaştım. Yeniden Keçiörengücü'ne gönderilirim korkusuyla kampa çok iyi hazırlanmıştım. İlk hazırlık maçında oyuna sonradan girdim. İkinci maçta ise oyundan alındım. "Eyvah gidiyorum" korkusuyla daha da hırslandım ve çok çalıştım. Aykut Hocam da "Çok yeteneklisin, ama daha hırslı oynamalısın, dediklerimi de yapmalısın" uyarısında bulundu. Sonraki dört hazırlık maçında da 90 dakikka oynadım. Herkes şaşırdı "Neden Özer oynuyor" diye. Ama herkese güven verdim, hocama da.

İlk maçın nasıldı?

İlk Galatasaray maçıyla çıktım sahaya. Kimse bunu beklemiyordu. Ağabeyim soruyor telefonda, 'Kadroya alındın mı?' diye. 'İlk onbirdeyim' deyince çok şaşırdı.

Peki, Ankaraspor'u nasıl değerlendiriyorsun futbol bakımından?

Ankaraspor deyince biraz hafife alıyorlar. Küme düşmez, üst sıralarda da yer almaz diye. Bunu değiştiriyoruz. Şu an bence Ankaraspor, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın oynadığı futbolu oynuyor. Defanstan çıkıp eze eze oyunu rakip sahaya yıkmak ve gol atmak. Bunu büyük takımlar oynuyor ve biz de bunu oynar hale geldik.

Kolay yenilmiyorsunuz ve en çok beraberlik alan takımsınız.

Bu stilimize iyi yönden de kötü yönden de bakılabilir. Yenemiyorsan, yenilmeyeceksin. İnsan yenilmemeye alıştığı zaman kazanmaya o kadar yakın oluyor ki. Sahaya "Yenilmeyeceğiz, burası kesin de, biz bu takımı yeneriz' diyerek çıkıyorsun. Hem iyi savunma yapıyoruz hem de atak futbol oynuyoruz. Zaten iki işi bir arada yapan oyuncu iyi oyuncudur. Ama Türkiye'de hâlâ 'Geri gelmesin, önde iş yapsın' anlayışı var.

En iyi orta sahanın sizde olduğunu söylemiştin.

Adem ve Volkan ağabeyler Avrupa'da oynayacak düzeyde. Adem ağabeyi Trabzonspor bize nasıl vermiş bilmiyorum ama çok da iyi olmuş.. Hürriyet Ağabey ve Anıl da çok yetenekli. Takımdaki rekabet de kaliteyi artırıyor.

Aykut Kocaman'ın gençlere yaklaşımı nasıl?

Aykut Hocam Türk futbolunu ilerletmeye çalışıyor. Öncelikle bize futbol oynatmayı öğretiyor. "Şu maçı alalım da haftaya bakarız" değil, futbolumuzu nasıl oturturuz, geliştiririz diye bir anlayışı var. Türk futboluna yeni futbolcular ve yeni bir takım kazandırıyor.

Kamp döneminde ondan korkuyordum. İdmanlarda ikili mücadelede falan tecrübeli ağabeylerden biri bağırsa çok alınırım. Duygusalım, keyfim kaçınca çok kötü oluyorum. Bir kaç idmanda bana değil ama diğer genç futbolculara bağırmalar oldu. Aykut Hocam hemen toplantı düzenledi ve 'Gençlerin kılına zarar gelsin istemem' dedi. İşte o an benim içime soğuk sular serpildi, rahatladım. Aykut Hoca beni kendime kazandırdı, yeteneklerime inanmamı sağladı.

Ankaraspor'da istediğin futbolu ortaya koyabildin mi?

Futbolumun yüzde 30'unu oturttum diyebilirim. Takım arkadaşlarıma ve hocama güven verebildiğim için çok mutluyum. Ama yapacak çok şeyim var daha. Sezonun ilk yarısı ile ikinci yarısı arasında çok fark var performansımda. İkinci yarıya süper başlamayı bekliyordum. Ancak Galatasaray maçını kaybetmemiz ve sonra 4 haftalık periyot iyi değildi. Saha şartları çok kötüydü. Bu beni güvensizliğe itti. Saha şartları kötü olunca benim motivasyonum bozuluyor. Sahada istediklerimi yapamayınca topla kendimi kuvvetsiz hissediyorum. Kuvvetsiz insan ne yapar, agresif olur. Rize maçında yedek kaldım. Moralim bozulmadı değil ama daha da hırslandım ve maça girip bir de gol atınca güvenim dörde katlandı. Sonraki maçlarda da performansım yükseldi ve Gaziantep maçında da gol attım.

Agresiflik deyince, 6 sarı kart gördün bu sezon, fazla değil mi?

Evet, biraz tecrübesizlik aslında. Adam beni geçtikten sonra, bile bile sarı kart gördüm. Benim yüzümden gol yemeyelim diye. Kendine güvenin eksilince böyle oluyor. Çaylaklıktı açıkçası. Tecrübeyle aşılacak bir şey.

Oyun biçimini anlatır mısın biraz?

Küçükken örnek aldığım futbolcular Davids ve Zidane'dı. Davids gibi hırslı ve defansta güçlü, Zidane gibi ön tarafta etkili olmak istiyordum. Hatta Zidane'a öyle kilitlenmiştim ki, idmanda onun gibi oynamaya çalışıyordum. Almanya'daki hocam ikinci idmanda beni uyardı, 'O Zidane, onun gibi olmaya çalışma, kendin gibi ol' diye. Ama örnek aldığım futbolcular onlardı. Kendi futbolumu onlara örnek alarak anlatmak isterim. Defansif yönde takımı rahatlatıp, ofansif yönde de katkı sağlamak istiyorum.

Şu an beğendiğin futbolcu kim?

Kaka. En çok beğendiğim tarafı yeteneklerini şov için değil, takımı için kullanması.

Ligde en çok etkilendiğin maç hangisi oldu?

Fenerbahçe maçı beni çok etkiledi. Bu sezon cezalar yüzünden pek çok maçı seyircisiz oynadık. Fenerbahçe'nin stadındaki maç atmosferi müthiş geldi. Avrupa'da oynanan maçlar gibi bir hava veriyor. Tribünler dolu, saha güzel. Benim için özeldi.

Turkcell Süper Lig'de oynanan futbolu nasıl değerlendiriyorsun?

Ligde kalite çok yükseldi. Rahatlıkla 8 tane iyi oynayan takım sayılabilir. Kayserispor mesela rahatlıkla izlenir. Antalyaspor'u da hiç sıkılmadan izlerim. Halkımız hep dört büyük olsun, devamı arkadan gelir diye bakıyor. Bu anlayış değişiyor ve değişecek. Sonuncu durumdaki takım kadrosunda yıldız futbolcular olmadan, taktik disiplinden kopmadan zirvedeki takımdan puan alabiliyor, Bunun en iyi örneğini Yunanistan Avrupa Şampiyonası'nda gösterdi. Takım oyunuyla şampiyonluğa ulaştı.

İki kere U-20'de, 6 defa da Ümit Milli Takım'da oynadın.

20 yaşaltına iki kere Keçiörengücü'nden gittim. 3. Lig'den gitmek gurur vericiydi. Ümit Milli Takım'da Danimarka maçına ilk 11'de çıktım ve devamı geldi. Sonraki maçlarda da iyi oynadığımı düşünüyorum. Eskiden gazetelerde "Ümitler Azerbaycan'la berabere kaldı" gibi haberler okurdum. Bana dokunuyordu, bu takımlara karşı nasıl böyle sonuçlar alırız diye. O yüzden milli maça büyük bir ciddiyetle çıkıyorum.

A Milli Takım'da ne zaman göreceğiz seni?

Kendime güveniyorum, oynarım diyorum. Ama her şeyin bir zamanı var. Basamakları teker teker çıkmak lazım. Bir gün A Milli Takım'da olacağım. Zamana bırakıyorum.

Futboldaki hedeflerin neler?

Geçen sezon Keçiörengücü'nü şampiyon yapıp Ankaraspor'a dönmek, banko futbolcu olmaktı hedefim ve gerçekleşti. Şimdi de hedefim UEFA Kupası ya da Şampiyonlar Ligi'ne Ankaraspor'la katılmak. Ardından Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası'nda Milli Takım'ın değişmez futbolcusu olmak. Bir diğer hedefim de Avrupa liglerinde oynamak. İngiltere veya İspanya Ligi'nde oynamak istiyorum.

Türkiye'de oynamak istediğin kulüp var mı?

Türkiye'de genelde futbolcuların üç büyüklere gitme sevdası var. Benim İstanbul aşkım yok. Ama sonuç olarak profesyonel futbolcuyum ve kendimi nerede daha rahat geliştirme olanağı bulursam oraya gitmek isterim.

Trabzonspor senin için hâlâ özel sanırım?

Trabzonspor aşkı küçüklüğümden beri var. Orada oynayıp şampiyonluk yaşamak istiyorum. Almanya'da kahvelere gidip tüm maçlarını seyrederdik. Lemi dayımı izlerdik. Trabzonspor yenilince, 'Görürsünüz, oraya gidip şampiyon yapacağım' diye ağlayarak çıkardım. Tatillerde Akçaabat'a geldiğimizde, en çok sevdiğimiz şey Trabzonspor'un tesislerine gidip oynamaktı. En güzeli de o zamanlar Trabzonspor'da oynayan futbolcuların çoğuyla tanıştım. Ünal Hoca Ümit Milli Takım'da hocam, Tolunay Hoca yine Genç Milli Takımlarda. Onlarla birlikte çalışmak onur veriyor.

Almanya'dan sonra Ankara'ya yerleştin. Alışabildin mi?

Almanya'dan Ankara'ya, Keçiören'e yerleştim. Tabii zorlandım ilk başlarda. Ama zamanla alıştım. Almanya'daki arkadaşlarımı özlüyorum. Ailem gidip geliyor zaten sık sık.

Futbol dışında ilgilendiğin sporlar var mı?

Küçükken hokey, basketbol, voleybol, masa tenisi gibi birçok sporla uğraştım. Çoğunun okul takımındaydım. Eğer futbolda yetenekliysen diğer sporlarda da başarılı olursun. Akıl ve uygulama hepsine ortak yansıyor. Bir futbolcu farklı dallarla da ilgilenmeli.

0 comments:

Yorum Gönder